Ana SayfaDenemeModern Çağ Hastalığı: Popülarite

Modern Çağ Hastalığı: Popülarite

Modern çağın yaratıcıları “Popülerlik ve popülarite” denilen kavramlar üzerine düşündüğümde aklıma gelen iki şey var:  Tüketim ve sıradanlık! Özellikle 3. dünya ülkelerinin ve hatta Türk toplumunun başındaki en büyük iki bela olan bu kavramlar ve onların anlam dünyası beyinleri ve sezgileri tamamen sömürüp ve kemirmeye devam ediyor. Popüler diziler, popüler kitaplar ve popüler kişiler… Her şeyin içine sızan bu zehirli kelime hayatın içini boşaltıp, sadece mahvetmeye meyilli, yaratıcılıktan yoksun bir insanı öngörüyor. Bu şey toplumun ve özgün kültürel yapının ezeli düşmanı adeta.

Popüler olan şey özünde hiçbir anlam barındırmaz, çünkü tüketime açıktır, sığdır ve zamana karşı dayanıksızdır.

Sıradanlığın sularında yüzen ruhların tek isteği sadece nefes almaktır ya da önlerine konan yemeği sessizce bitirmektir. Uslu sirk hayvanları gibi sessizdirler ve hayatın içinin boş olduğunu tahayyül ederler. Bu insanlar gündelik olanı ve derin olmayanı ister. Sadece ünlü olan kişilerin hayatlarını merak edip, onlara imrenir, zengin olmayı arzulayıp soysuzlaşır; ne evreni, ne felsefeyi ne de saklı olan gerçekleri umursamazlar. İş dönüşü iğrenç bir dizi ya da baş belası bir yarışma, onları fazlasıyla mutlu ve tatmin etmeye yeter de artar bile. Beklentileri küçüktür, zihinleri zehirlidir, organları tutuk, ruhları bıkkındır. Hep gülerler, yerler, tükürürler, onlar için hayat tüketimdir, aç bir karınca ordusu gibi talan etmeyi severler.

Büyük ve yüksek şeyleri görebilmemiz için onlara göre bir ruhumuz olması gerekir; yoksa kendi çamurumuzu görürüz onlarda. -Montaigne

Yozlaşmış insanlar bu sayede yaratılır. Üstünkörü bir medya, düzeysiz programlar, saçma sapan manşetler, uyduruk müzikler, yaratıcılıktan yoksun kültür sanat olayları… Hepsi birer silah gibidir. Çürümüşlüğü anımsatan bu elemanlar hayatın içine hastalık ve bağımlılık enjekte eder. Sizi esir alır hatta çocuklarınızın zihinlerini kör eder. Zamanla hissizleştirir ve hayatın özünde neyi temsil ettiği konusunda size tek tercih sunar: Ya bizim gibi ol, ya da öl!

Sorun nerede peki? Tabiiki sistemde, sistem teorisinde şu altın kural vardır: Bir sistem bozuksa diğer alt sistemlerde ona bağlı olarak mahvolur. Sistemin kurucusu “Devlet” eğer sürü insanını öngörüp şişirirse, bu durumda yapabilecek çok şey yoktur, mecburen sürüye uyarsınız. Burada güçlü insan ikinci alternatifi seçer: Sürüden kopup yalnızlığa gömülmeyi… Bu kendine dönüş eylemi bile bile inadına karamsarlığı seçmektir, acı dolu bir yoldur, kendinle kalmak hem çok zevklidir, hem de bolca acı barındırır. Sessiz ruhlar… Bu dünyanın aslında bir illüzyon olduğunu bilirler.

Ey yaşam, senin bu kadar değerli oluşun ölüm sayesindedir! -Seneca

Vargı: Hayatın içinde yeni bir hayatı müjdelemek zordur. Peki neden? Şu yüzden: Etrafınıza baktığınızda basit çıkarların, ucuz beklentilerin ve alçak ruhların gezindiğini görebilirsiniz. Onlar her yerdedir, onlar ki bu hayatı yaratanlardır, bu kokuşmuş değer yargılarının, gözünüzün gördüğü bütün pisliğin yaratıcıları onlardır. Kısaca; yalnızlaşmak ve karanlığa gömülmek en iyisidir, en azından bu karanlık ve yalnızlık size aittir, orada siz tanrı olursunuz diğerleri ise birer böcek!

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

BAŞLIKLAR

6 YORUMLAR

  1. 20.yüzyılın peygamberi: Kaosun prensi Caraco, çok dehşet verici çıkarım ve çözümlemeleriyle; yığınlara bir fayda ve aydınlanma
    sağlanamayacağını öngörmüştü, biliyordu. Bizi bekleyen yalnızca bok püsür şeyler. Stirner ve Nietczhe’nin düşünceleri ne de haklı ve yadsınamayacak cinsten olsa da… belki bir umut saçmalığı olacaksa: Bu yazın,sanat ve felsefeden çıkacaktır. Başkaca hiç…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Toz: Küçük “Şey”lerin Felsefesini Yapmak

İnce şeylerin felsefesini yapmak hatta onları yepyeni anlamlara kavuşturmak oldukça zor bir mesaidir. Felsefenin “şeylere” saldırısı ve suikastları diye nitelendirdiğimiz bu zor süreç derin...

The Passion of the Christ

Passion of the Christ Türkçe'siyle Tutku: İsa'nın Çilesi... Dini filmlerden hoşlanmayan biri olarak şu zamana kadar izlediğim en sarsıcı ve nefret dolu yapımlardan biri. Mel...

Edeştirinin Yollarında

Yetmişli yılların başında bıraktığım edebiyat eleştirisi çalışmalarının ardından, ara ara giriştiğim şair ve şiir değerlendirmelerini saymazsak, edebiyat eleştirisi üzerine otuz yıl sonra yazdığım ilk...

Hiçbir Şey İyileşmez: Hoşçakal!

Ayakta durmayı öğrenmeliyiz. Durmazsak düşeceğiz. Her düştüğümüzde kalktığımız yerden toplayıp kendimize inanmalıyız yine. Nasıl da klişe geliyor artık bu sözler nasıl da içi boş... Oysa onlarda...

Tartışmalı Kitap Nihayet Türkçede

Jean Baudrillard'ın çağdaş sanatın varlık nedeninin kalmadığını ilan ettiği tartışmalı kitabı 'Sanat Komplosu' İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. 'Jean Baudrillard, 1996’da Sanat Komplosu’nu yayınladığında, artık çağdaş...

Çalışmak Yorar

Evden kaçmak için yolu geçmeyi yapsa yapsa bir çocuk yapar, çocuk değil ki artık bütün gün sokaklarda sürten bu adam üstelik evden de kaçmıyor. Hani yaz ikindileri vardır meydanlar bomboş...

Hiç ile Onto-erotik Bir Dans

Sevgilimin, "Ruhun solucanlarla dolup taşan bir teknedir -senin. İstersem dilimle her birini çıkarır usuna serpiştiririm ve izlerim dehşetimin etkisinde gösterecekleri edimleri. Bu, haz verebilir...

Aşk Tanrıyı Utandırdı

Herkeste sahte iman sahte güman, Dedikü ben severüm melaikeüm Dedi ben severüm aşk temizdür yarim benüm, Derdi nale çekünce yırttı kefen gitti kerem Koşti koldan kola yardan yare...

Pesüs

Ben denizin kumları üzerinde durdum Bir heykel tadında olan ve bunu geçen Bir şekilde denizin kumları üzerinde durdum Durdum ki, şehrin son kalıntısı onu unutmak olsa gerek Diyordum....

Akşam Düşü

akşamdı, soğuk pencerelerde. yorulmayan yollardan izler taşırken varamadığımız o tek yerdi, varlığımız... akşamdı, koca şehir kucaklaşmış buğularda karanlığın üzerimize sinen kokularıyla... bazen ulaştık seslerimize bazen iz bıraktık sessizce. varsın dediler inandık, varolmakla yoğruldu savaşımız. akşamdı, anlamak...

Karanlığın Geceyle Sevişmesi

Gecenin bir yarısı belasını arayan bir şeytanla tanıştım. İrkilmiştim önceleri. Benliğimi teslim aldı. Sonrasını zaten biliyorsunuz. Ama yine de anlatayım. ... Bu ilk değildi. Son da...

Perdeler

perdeler saatleri gizlediğinden etraf çoktan kararmıştı bir şarkı seçtim birinç bedenime ve ritmler girdi kokun gibi ciğerime acemice dans ettik birlikte tenin beni erittiğinde üç beş saniyede gündüz geceyi düpedüz devirdiğinde perdeleri...

Hayat Işığım

Kalabalıkların bulanık yüzlerinde, hiç bitmeyen telaşlı hallerinde, yaşamaya çalıştıkları en karmaşık duygularında gördüm seni! Kime sorsan, adı aşktır belki? Oysa aşktan bir adım sonrasıydı, yürek...

Acının Verdiği

Berbat bir filmin baş aktörü gibiydim. Filmin adı: Hayat... Başrolü almama rağmen, çok sıkıcıydı, sıradandı. Bu saçmalığı üstlenirken beni izleyen gözleri farkediyordum. Her an...

Neredesin Nietzsche?

Tutsağız yaratmaya, yoksa içimizdeki hiçlik bizi yok edecek.. Hiçlik (Nihil) her zaman vardı. Var. Ve insanla birlikte hep var olacak. Hiç varlığın içinde çünkü. Varlığın...