Hoşgeldin asilzadeler keranesine.
İlla öldür çocuksu cesedimi. Ve kralın fahişeleri dans etsin çıplaklığıma. Ama Troubadourlar lirleriyle beraber cenaze marşımı şehir şehir yayacak Ortadoğu’nun hanlarında. Efsaneleşeceğim! Nota nota büyüyecek her çocuk. Ben değil kadın, aşk ölecek. Hem de bahsine paha biçemediğin kadar çok kanla beraber. Neticede sarhoş olacaksın.
Küfürlerimi üstüne alın. Küfürlerimi üstünüze alının. Asilzadeler keranesine hoşgeldiniz. Çoğul oldunuz birden, bir haftada, bir paragrafta, bir konuşmadan. “Siz” oldunuz siz. Çünkü asilzadesiniz efendim. Çünkü yorgun atların nalları nakşolundu itliğinize. Selamımı duy kral. Selamımı al.
Cümle cümle and içtiğim kadar kırdığım kadehler bir gün intikamını alacaktır elbet. Ama ben değil -ki ben kin tutmam da, bilirsin- minik minik cam kırıkları; an an, zaman zaman ve yıllarca batacak. İntikamı onlar alacak, ben izleyeceğim kör kuyumda merdivensiz geceleri. Ben yıldızları göreceğim çünkü kör olacak gözlerim. Siz beni anacaksınız. Ben ceddinizi.
Attila İlhan kadar sarhoş olacağım her şarapta. Ve siz beni anacaksınız. Anlamasan da tekrarladım yıllardır: “Şarabın gazabından kork: Çünkü fena kırmızıdır.”
Saygısızlıkla…
Hakan Badik