Kendinle Konuş

Kendime gelmem lazım, her şey normal, her şey iyi. Bak her şey var orada yaşamak istediğin kadar hava, yaşaman için yeteri kadar para ve daha bir sürü şey. Belki biraz başarı. İnsan hayatının olmazsa olması zirveler…

Evet bunların hepsi…

Yetecek mi bize?

Peki bunların hepsinin toplamından ulaşabilecekmiyiz kendimize?

Defalarca  kendime sormaktan kaçındığım ve hep orada bıraktığım bir yarımdır bu soru.

Peki nedir bu boşluk zamanla derinleşen? Peki nerededir kendimizi bulacağımız yer ve hangi kelimeye denk gelmiştir acımız?

Kendimizi ulaşmak için yıprattığımız hedefler, amaçlar, gelecek…

Nedir bunların anlamı?

Bazen kendi elimle çıkartıp kendimi bu gösterişli bütün şeylerin içinden bir kenara bırakıyorum. Bir kenara bırakmasam sanki  nefes alamayacakmışım gibi geliyor. Kendimi bıraktığım o kenardan başlıyorum yazmaya, yaşamaya, düşünmeye ve farkına varıyorum ki bu şey korkunç bir şey, bu şey dayanılmaz bir acı veriyor. Her şeyin içinde söylediğim, kullandığım hiçbir kelime kenarda durup kullandığım kelimeye uymuyor, bir eksiklik var ya da bir yazım hatası…

O her şeyin içinde durup inasanların bizden istediklerini yapmak ve onların amaçladığı o zirvelere varmak için kendimize yüklediğimiz bu gelecek kaygısının dayanılmaz ağırlığını ben de taşıdığımı hissettiğimde artık  bu elime verilen ipi koparmak istiyorum.

Yaptığım tek şey belki de bu. Hayatın ipini koparmak. Ona bağlanmamak, ona itaat etmemek.

Erdemli, ahlaklı, umutlu, başarılı, uslu, iyi ve en çokta mutlu olmanın verdiği derin bir acıyı yaşıyorum. Dünyanın yarısının acıdan kıvrandığı gerçeği karşısında duyduğum bu utanç beni hep bu kelimelerden uzaklaştırdı. Her şeyin bu kadar  normal olmasına tahammülüm yok artık. Bende uzun zamandır acı çeken bu dünya yarısının içindeyim. Şimdi o kadar iyi anlıyorum ki kendimle hiç konuşmamışım. Zaten bunların peşine düşmemizin nedeni de bu ya, kendimizle hiç konuşamamak. Ama artık ben kendimi bir kenara çektim, kendimle konuştum ve kendime: “Sakın dedim, sakın hayata heveslenme, yaşam senin hikayeni tamamlayamayacak, acını dindirmeyecek” dedim.

Kendimi çektiğim bu kargaşadan sadece sorularımı ve hatırlayamadığım cevaplarımı bulmaya çıkmadım, virgüllerimi de toplamaya çıktım ve bir gün anlamsız, kuralsız olan o cümleyi tamamlayacağım. Hayatın kenarından yazılacak olan bu cümle bir çığlık olarak kalacak benden. Yetişemediğim bütün sonlara yetişen bir virgül…

O zaman şimdi tamamlamaya çıkıyorum, bir daha hayatın tam ortasında durmamak için, hayatın zirvesi olan can sıkıcı “geleceğine” kendimi kurban etmemek için hep noktalara gitmeye çalışacağım. Zor olacak biliyorum ama ulaşılamayacak hiçbir şey yok.

Çünkü insanın kendisine dönmesi için vardır yollar. Ve bir gün o yollardan düşe kalka kendimize döneceğiz. İşte o zaman hayatın can sıkıcı dersini asmış olacağız. İşte o zaman biz kendimize yetebileceğimizi göreceğiz.

Sonya Bayık

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR