Ana SayfaYazarlarKonuk Yazarİnsanın Hikâyesi

İnsanın Hikâyesi

Ölümü bir düş olarak görmüştük. Kışlara ve karanlığa sığındık ama hep soğuktu. Geleceği çoktan başlayan bir hikâye’ye gidiyorduk. uzun yolculuklar birikmişti içimizde. Oturup bağıra bağıra ağladığımız fotoğraflar, yüzü asık duvarlar, duymayanlar, konuşmayanlar, yolculuklar ve yolculuklar…

Ağıtlarını kaybeden anneler gözyaşlarını bulmaya çıktılar, dönmediler. Kimliklerini yakmaya gidenler oldu, dönemediler. Dönülmezdi artık yollar ve geç kalınmıştı uzaklara. O yüzden ağıtsız gömüldü insanın çocukluğuna dair fotoğraflar… Mezar taşlarının üstüne yazıldı insanlığın utançtan doğan onuru. İnsan kendine bir camın arkasından baktığından beri yabancı durdu kendine.

Ve insan olmak acıdan başka bir şey değildi.

Yaşamın, sonsuz yaşamın derin uçurumlarında bırakmıştık kendimizi. Oysa geç kalınmış zamanlardan ağır aksak toplamaya çalışmıştı insan kendini. Yetiştiğinde hayatın üstü çizilmişti ve gelecek korkulan bir rüyaydı… Bizden önce gidenlerden dinlemiştim bunların hepsini. İnsanın acı dolu hikâyesini. Varoluşun ve tanrının kusurlarını, tanrının yalanlarını…

Çok eski bir zamandan dinlemiştim bu yüzü asık hikâyeleri.

Yerde kıvranan düşüncelerin içinde can çekişen bedenlerimiz, bize ait olmayanlar, kendimizi ait hissedemediklerimiz, sonsuz ürkütücü hayalperestliğimiz… İnsanın acıdan kıvranarak yerlerde sürtünmesine ilk tepkiydi ölüm. Ölüme de yetişemedik, yaşamsa kalbimizden uçmuştu çoktan.

Bazen de ölüm ve hayat arasında ince bir çizgide kuşlar toplaşırdı. Acı dolu ötüşürlerdi. Hiç bilmediğimiz, dilini anlamadığımız o çığlıklar içimize otururdu ve derin bir sessizlik içinde bırakırlardı bizi. Her şeyin anlamı buydu, bundan ötesi yoktu. Camlara bırakanlar… camlardan bırakılanlar… hayatın ardından geçmeyenlerden küçük bir iz’miş gibi baktılar gözümüzün içine derin bir korkuyla.

Yüksek binalardan tüten dumanlar bir gecekondudan tüten dumanlara karışmazdı asla. Yüksekte duranlar aşağıda olmanın duygusunu bilmezdi, aşağıda olanlar yüksekte durmanın duygusunu hissetmezlerdi. Yüksektekiler anlamazdı tek bir odasını ısıtmaya çalışan evlerin çabasını, aşağıdakiler de her şeye sahip olmanın mutluluk olmadığını anlamazlardı.

Bize özlemle anlatılan geçmiş, bir sabah bilinmeyen nedenlerden uçtu gitti kalbimizden. Geçmişini kaybeden insan geleceğe dönemedi yüzünü asla. Geçmiş, bir derin yara açtı bizden kalanların yüreğinde. Bir derin çizgi bıraktı yüzümüzde.

İnsanlar söz etmez artık eve dönmeyecek olan çocuklarından. Büyüyenler çocukluklarını bıraktı eski zamanların mahalle aralarında. Sonra dedik ki bize umuttan söz edenlere:

“Hayallerden daha üste çıkmayı başarmadıkça yaşam ve koşullar elvermedikçe gerçekleşmesini beklediğimiz umuda, bize hayattan, umuttan söz etmeyin.”

Ve söz kendini itiraf etmişti çoktan. Kendi acziyetini dökmüştü yazılara ve karaladı sayfalarının üstünü. Noktalar durdu, durdu bekledi insanı can sıkıcı duraklarda. insanları uğurlayacak olan tek şeydi noktalar. İnsanın varoluşsal acısına tanıklık eden tek tanıdık…

Virgülleriyle noktalara yetişemeyenler yine de virgüller bıraktı yüreğinin ağrısına. Ve yarıda kaldı her şey… Bu kez ağıtsız gömdü anneler evlatlarını ve mezarsız ölülere edildi dualar…
Karanlıklar örttü gündüzlerin üstünü. Ötelerden öteye ve geçilmeyen sırlardan geçti, kırıldı, parçalandı insanlar…

Susanlar, susmayanlardan önce söyledi son sözlerini ve döktüler içlerindeki kini, nefreti hayata. Hayat ölümden, ölüm hayattan medet umdu…

Sonra ışıklara sığındı insanlar her ışığı aydınlık sanarak… Yüzlerimiz çizilince camların buğusunda, rüzgar sert bir şekilde gelip çarptı hiç acımadan yüzümüze. Sokaklar boşluklara kaldı, insanlar uykulara döndü.

Her mevsim başka bir mevsimi yaşadı. Kışlarda umutsuzluğa dair çiçekler açıldı, yazlarda içimize soğuk kışlar düştü… ve buydu insan olmanın hikâyesi, buydu yaşamın insana dair hikâyesi… O yüzden kapatalım bu bahsi, bu hikâyeleri…

Susalım, susalım. Çünkü dili dönmüyor insanların hikâyeleri bu dayanılmaz yaşam’a…

Sonya Bayık

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

BAŞLIKLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Kendi e-Kitabını Kendin Yayınla

“ABD’de yıllık yayına giren özyayın adedi 350 bini geçmiş durumda “ cümlesi bir şey ifade etmiyor ve “özyayın da nedir” diye soruyorsanız, haklısınız. İşte...

Soğuk

Bir yatak hiç bu kadar soğuk olmamıştı. O sarılan kolu bir saçak buzu andırıyor, verdiği her nefes adeta kuzey kutbuna bir davetiyeydi. Nasıl oluyordu...

Ödemeler Dengesi

İnsan Yoksul bir tarifnameydi / epeskiden Sahiplerin sırmalı günlerinde Ezanların ve kilise çanların Görkemli sesinde İnleyerek. İşkence odaları / İspanya' dan, Roma' dan Katliam zindanları / Edirnekapı' dan Şeyh Bedrettin, Spartaküs adına...

Bana Doğru Gelen Kim!

"BANA DOĞRU GELEN KİM?" YA DA ŞİMDİKİ ZAMANDA BİR MOBİL, BİRİNCİ TEKİL ŞAHIS" Dökülmüş bedenim kimyasına pirincin, yok edilerek kalsiyumun büyüsü yazgım belirlenmiş. Her an,...

Kan Kaleminden Kırmızı Var

Geceyi yorgan gibi çeksen de üstüne üşürsün. Zemheri gibi yanıbaşında taht kurmuş yalnızlıktır tir tir titreten seni. Sigara durmanında gözyaşı damlalarının sarmalı Ve kahvende paslı, buruk bir...

Kuzgun

Bir zamanlar kasvetli bir geceyarısı, unutulmuş eski bilgilerin Tuhaf ve antika ciltleri üzerine düşünüyordum, Yorgun ve sıkıntılı Uyumak üzereydim, neredeyse başım düşüyordu ki, Bir tıkırtı geldi birden, sanki...

Asuman

Saat dördü Asuman geçiyor Kaldırım taşı değmek üzeredir ayaklarıma Bekliyorum biçare kapımda, elimde otuz yıllık şarabımla. Herkes gidiyor Kimse gelmiyor Saat beşi Asuman geçiyor Kim bilir kimin yalnızlığı ile yürüyor...

Şiir Üzerine Bazı Düşünceler

Okurun bu kitapta okuyacağı Bir Günün Sonunda Arzu adlı manzume ilk yayımlandığı zaman, anlamı kimilerince gereğinden çok kapalı sayılmış ve bununla ilgili olarak şiirde...

Sanatçının Duası

Gün sonları ne kadar içe işleyici güzün! Ah! Can yakacak kadar işleyici! Çünkü öyle hoş duyular vardır ki, dalgaları yoğunluklarını önlemez; Sonsuz’un ucundan daha keskin...

Stoacılar, Varlık ve İnsanın Özgürlüğü

Stoacıların özne olarak kavradıkları insanın etkinlik alanı, onun bulunduğu mekândır. Bütün bir varlığın yani kâinatın parçası olarak insanın etkinlik alanı bütün bir kâinattır. Onların...

Bir Lucifer Güzellemesi

Şeytanın Gizli Tarihi bir Lucifer güzellemesi aslında. İlk başladığımda çeviri olması, devrik cümleler ve baskı hataları biraz canımı sıksa da kitap ilerledikçe şeytan, engizisyon,...

Felsefe Ders Notları: Özet

FELSEFENİN ANLAMI Yunanca seviyorum ‘’phileo’’ ve bilgi, bilgelik anlamına gelen ‘’sophia” sözcüklerinden türeyen felsefe “bilgi sevgisi” veya “bilgelik sevgisi”  ya da “hikmet arayışı” anlamındadır. Felsefe...

Ay, Felakete Uğrayan Bir Uzay Gemisi midir?

Şimdi de Ay kayalarının kimyasal özelliklerini göz önüne alalım. Amerikalı bilim adamları, artalizler sonucunda, Ay kayasında krom, titanyum ve zirkonyum buldular. Bunların hepsi de...

Ruhsal Bir Odise

İzleyen bölümde Joad, “sıra dışı olmadığına inandığı” kendi “ruhani odisesi”ni anlatırken, “dini meselelere olan ilginin yeniden canlanması”nın nedenlerini yorumlamaktadır. Bize söylenenlere göre, dini meselelere olan...

Deha Üzerine

Dünya üzerinde her insan farklı bir karakter barındırır vücudunda, bu adli tıptaki parmak izi gibidir adeta. Bu karakterler aynı hayatı farklı yönleriyle yaşar, fakat...