Ana SayfaDenemeMünzevi Ruha Dair

Münzevi Ruha Dair

Şurası kesin ki, o, insanlardan ve bilindik dünyadan, yaşamdan uzak bir vücuttu. Arzuladığı tek şey nasır tutmuş değer yargılarıyla savaşmaktı. (yalnızlık, sadelik ve en önemlisi sığ olmayan bir hayat) Onu farklı kılan ve özel yapan şey.

Zamanın doğurduğu hayat karşısında kendini beğenmiş bir hayvan olarak “Münzevi İnsan”

Güçlü Hissediş Olarak: Coşku-Kibir

Acı ona hayatın iyi yanını öğretti zorla ve kederle gelen mutluluktu.

Dostluk: İki atomun etkileşimi olarak ürün: Şiir…

Cümlelerin getirdiği farklılık… Sezgisel ve incelikle hatta zariflikle örülmüş olan örümcek ağı sanki

Güçlü Hissetme Tezi: İnsan irade olarak tüm kuvvetiyle onun peşindedir. Güç damarlarda gezen zehir gibidir. Çabuk yayılır. Tanrılaştırma yerine tanrı olma içgüdüsü gibi…

Hayattan geçiş ve kaçış olarak düşünme sendromu. Bu tarz bir yabancılaşma ve kendinden geçiş onun zenginliğini diğerlerinin fakirliğini gösterirdi.

Müzik: Kanda akan melodiler ya da sözsüz müzik. Mükemmel hissediş olarak etraftakilere kıyma isteği. Kıyımın haklılaştırılışı, yeniden doğum için kurban arama. Ruhun yeniden yükselişini sağlayan bir beslenme, bütün bu sayılan içgüdüler, Münzevi Formun sıra dışı ihtiyaçlarındandı. Yaşamının acımasızlığını bunlar mümkün kılar; çünkü o hapsolmuş bir ruhtur ve bu halden her çıkmak istediğinde eser yaratır tüm dehasıyla. Şartların birleştirilmesi ve mahvolması için bir ön şart olarak müzik. Kök salmasıyla tanınan bir ağaç gibi müzik; tüm dalları meyve yüklü; sürekli beslenen, rüzgarlara direnen ve hasat zamanını bekleyen bir kadim ağaçtır o.

Hayatı içten içe kavuran iki makine: Müzik-Felsefe İki mucizevi hastalık sanki sarmalamış vücudu. Bu hastalıklar bir kadın sırnaşıklığında sancılı bir taşkınlık doğurdu bizim için.

Tüm dallarımızda yüklü olan (göstergesi kibir) mutsuzluğun sebebi. Dış dünyadan gözüken bir asık surat ve moralsiz tavır. Kendisi gibi olmayanlara karşı açık düşmanlık ya da Kin-Acıma duygusu geliştiren bir canavar;

Münzevi Form (neye benzetildiği henüz belli olmayan şey)

Kendini mahvediş olarak Dogmatik bir serzeniş… Sürekli aynı şeyleri hazmeden büyük bir mide. Bu onun nasıl bir insan modeli öngördüğüyle ilgiliydi. (kendisini anlayan çok az insandan biri tezi) Tiyatral bir gösteri: Bütüncül bir düşünüş. Çıkış noktası bizim bildiğimiz dilde: Bencillik…

Felsefenin mihenk taşı olan ACI. Zamanla çoğalan etkisiyle, ona ilham veren bir aktör, bir virüs… Acı üretkenlikle son bulursa ki genelde böyle vücut bulur; bu makineyi ölümsüz, seçkin, yaratma kudretine sahip olağanüstü bir silah haline getirir. Zamansız, özgürsüz, hoşgörüsüz, mükemmel…

Ruhun başka bir iklime girmesi olayı üzerine birkaç söz: Psikoloji zenginliğin ve akıl hastalığının zemini sayılan bir rüzgar gibidir bizim için. Bazılarına göre delilik yada çılgınlıktır bu.

Davranışın kaynağı olarak akışkan bir sıvı : Psikoloji;Vücudun kendini saklaması ve yeniden bulması. Bunun sebebi şeylerden yada kaygılanmak olabilir, örneğin ;sanatsal vücutlarda rastlanan tedirginlik hali, paranoya veya şizofren durumlar…

Psikolojinin neyin peşinde olduğu kadar bizi hiçbir şey ilgilendirmez aslında: GÜÇ ve sonrasında gelen coşku ve türevleri, sevinç, gurur, boşalma, ciddilik, kendini beğenme, üstünlük duygusu, saldırganlık ve dahası… MÜNZEVİ FORM: yazgısını ve şeyleri eline alandır başka bir yaratım olarak. Her şey onun damarlarından fazlalık olarak bize yansır. Bir uydu görevi üstlenen (yansıtıcılık) ama kendi gücüyle ve yarattıklarıyla. (uydu sanatçıdan ayrılış)

DAHİLİK VE SIRADIŞI PSİKOLOJİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ…

Düşlenen dış dünyaya karşı,
Düşünüşte çılgınlık
İki tür hastalık biri yaratıcılıkla sarmalanmış diğeri kölelikle sabitlenmiş olarak. (insanlığın mucizevi iki canavarı)

SORU: Deliliğin yada çılgınlığın ki biz burada bilinen basit bir ucubelikten bahsetmiyoruz ne derece de özgürlük olup olmadığını kim bilebilir?

Bu bağlamda münzevi vücut şu formülasyona bakar: Farklı olmak deliliktir, acıdır ve bu sayede zehir kanına yavaş yavaş nüfus eder. Getirdiği mutluluk tek tesellisidir. Acının gidiş süreci mutluluktur, acının çıktığı yer sevinçtir. Bu hayvan sürekli cahil olarak bir türlü tatmin olmayan bir inada sahiptir. İşte bunlar hayatı yeniden yaratmaktan ve bunu kendi iç dünyanla başarmaktan geçer, kalıtsal, öğretici, eylemsel, yaratıcı olan kendisi değil çektiği acılardır. Acı her şeyden daha tahrik edici yönüyle onu etkiler ve aşık eder.

Antik acı seremonileri… Müzik bu bağlamda psikolojiyi bize ustaca serimler, anlamsızlık müzikten başlar; kayıtsız bir insanı bile halden hale sokarken münzevi insanı yeniden bir canavara dönüştürüverir. Sözsüz müziğin bu tarz bir etkisini şöyle açıklamak mümkün: Anlamsız olan melodiler yumağı bize coşkuyu ve türevi olan istencini çok iyi imkanlarla sunar.

Sanat, rahatsızlık içinde doğaya adapte olma kaygısı güden bir iradeye teslim eder. Münzevi ruh, hayvani olana, doğal olana, asil olana meyilliydi. (Eski zevkler: absent, afyon) Bu akıl sanatın bir uyuşturucu olduğunu yada kendinden geçiş olduğunun kanıtıydı. Bütün yatayları dikey hale getiren bir acı makinesi. Birilerine kıyma isteği dürtüsü, caymanın ve ruhani yetkinliğin işareti olarak yüksek ruh tipolojisi. Hayaletlerle yatıp kalkan, ilhamını kendinden alan anti-dışsal bir bünye, fizyonomi.

İnsan; kendisini kamçılayan bir hayvan terbiyecisi olarak;

Onun kaosu ruhunun gördüğü hayallerdi. Geçiş olarak vücudunu kullanıp, yabancılamak. Sanat bu dünyaya tapış olarak diğer trans hallerinden oldukça farklıydı. Görünürde dünyayı seven bir budala aldatmacası sanki; ama değil o bu dünyada görünmeyen ruhları ve acılarını sergileyerek bir kan mücadelesi verir. (hasta olmak sanatçı olmaktır) İşte bu noktada sanatın çıkış noktası olarak duygusal bir taşma yada fazlalık önümüze çıkar diyebiliriz.

Sanatın güce yönelik olduğunu kabul etme… Bu yüzden kütlesi büyük olana daha büyük olmak için katılma sorunu olarak baş gösterir. Tehlikeli ve bir o kadar da çekici olan şey: Yaratıcılık

Çatışkın ruhların ürettikleri: Sanat. Her şeyde galip geliş ya da var oluşumuzun ispatı olarak büyük bir böbürlenme ve zarafet hali. Zaferin doruğa çıkması, güruhun yok edilmesi, vasatlığa izin vermeyen bir cüretkar tanrı. Güçlü bir psikolojiydi, güçlü bir yadsımayı barındırmalıydı.

İnsanın kendisinden geçiş olarak sanat… Kurbanı yine insan olan tek şiir, tek tablo,tek müzik. Tüm akıllara hükmetmek onları canlandırmak için bir can verme ve sancılı bir doğum sendromuydu. Hastalık canavarlaşarak bir yok etme eğilimine girer ve kurbanlarını arar.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

2 YORUMLAR

  1. Özlem Hanım söylediklerinizde haklısınız, melankoli gerçekten de yaratıcılığı ve sanatçılığı tetikleyen yegane şeydir. O olmasa ne yapardık, acının yoldaşı gibidir melankoli…

  2. Bılgelıgınıze hayran olmamak elde değil.Degısık terımler kullanmışsınız ve emın bır sekılde..Schopenhauerun olaganustü zıhınler teorısıne es..bu konuda ben de yazmak ısterım.yuksek ruhlara ınanıyorum..ve sanatsal kısılıklerın melankolık olduguna..bunu yıne melankolı etıketıyle ve olaganustu zıhınler teorısyle etıketlersenız arastırmacılar ıcın faydalı bır referans olur..bravoo..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR