Uçurum

Yazılı ve sözlü ifade ettiğim her düşüncem daha iç dünyamda kaosun sisli ve bulanık resminde adlanırken, ben’den uzaklaşmaktadır. Kendimle yaşadığım bu içsel deprem, kendimi sözlerimden soğutmaktadır ve sözlerim kendimden ayrı bir karakter yaratmaktadır. Sözlerimin, kendimin gölgeleri bile olamadığını görüp dehşete düşme zahmetinde bile bulunmuyorum. Sen (bir varsaydığımsın), hüzünlü gülümseyen gözlerimin yansımasına tanık da olsan ve tenime dokunabilsen de, sen ben’den olmayan ve ben-olmayan sözlerimi düşünülen ve duyumsanan şekliyle duyamayacağın gibi, beni, şu kendimi asla duyumsayamayacaksın. Ve ben de seni! Aramızdaki uçurum uçsuz bucaksız olduğu için, üzerine kurabileceğimiz her köprü aptalca bir yanılgıdan öteye gidemeyecektir.

Sözü kucaklayacak enerji beslemiyorum, yalnızca bir an önce beni terk etmesi için gölgelerin arasında koşuşturup bitap düşene dek sarf ediyorum onu. Bulanık sularda çıkış arayan bir kör hayvanın eninde sonunda dibe batacağı kaçınılmazdır. Aklın bir doğal sonu vardır, eğer daha önce düşünce saplantılarına kurban gitmediyse. Sarıldığın her düşünce yalnızca bu uçurumu görmemek için zorunlu olarak kafanda hortlaklandırdığın bir esarettir.

Söz, düşünceleşmeden önceki bulanıklığında alevlenip binbir kıvrımlarıyla yandıktan sonra sönen bir kül kütlesi olarak sana sunulandır. Aklımın hortlaklardan arınması ve bir sade kararı nedeniyle uçuruma kendimi bırakışım, acımasız yalnızlık olgusunun dayandığı bu kökeni taşıyamaz oluşumdandır ve biliyorum ki, sen de bu olgunun vahim ağırlığını sırtından atmak için bu uçuruma salacaksın kendini.

Ben, öteki Ben’lerin yanında bir Ben değilim, ben Biricik’im. Yalnızca öteki Ben’lerin Biricikliğini duyumsadığımda ve bu Biriciklik benim Biricikliğimle kaynaştığında, Senli/Benli olabilmekteyim. İşte bir kırılma, bir solipsizm kırılması yaşayacağımız ve benliklerimizi duyumsayacağımız an. Bu hariç, kuracağımız tüm düşünce örgüleri, tüm düşünce sistemleri seni ve beni bu uçurumu görmemek için ustaca kurgulanan ve inşa edilen kurnaz düşünce tuzaklarımızdır. Bu durumda hep Sen’sizim ve hep Ben’imleyim.

Her rüyanın ardından gözlerinle odaklandığın ve ellerinle duyumsadığın bir gerçeklik tadabilmektesin ama gerçeklik olgusundaki tadın yetersizliği seni bu gerçekliğin de bir rüya olduğuna ve dolayısıyla daha gerçek bir dünya olması gerektiğine sürüklemektedir. Ne var ki, o daha gerçek dünyaya dokunamamaktasın, gözlerinle odaklanamamaktasın. Olanaksızlığın zulmünü idrak edersin o an!

Ve çevrendeki Herşeyin ve Herkesin birer rüya figürü olduğunu idrak edersin. İşte uçurum. Kaçınılmaz noktaya geldin, hep duyumsuyordun bu noktayı, biliyordun ama asla görmek istemedin. İşte şimdi önünde, bir adım daha, düşeceksin. Ama “hayır” diyeceksin içinden, buna yeltenirsen eğer, dokunamadığın ve olabileceğini düşündüğün o gerçeklik, o daha gerçek dünya seni yutacaktır. Ah, beynini kemiren şüphe! Öyleyse düşünce örgülerine devam edeceksin: Adalet, hak, din, hukuk, sistem, ah, daha neler ve o görkemli diğer düşünceler, o büyüleyici duyu dolu düşünceler: Aşk, sevgi ve diğerleri. Ve beynini kemiren şüphe. Bir gözyaşı ve derinden bir kahkaha. Deli olmadığına idrak edersin. Aklınla geldin buraya.

Ben. Öteki Ben’lerin yanında bir Ben değilim. Ben -Biricik’im. Sartre’ın, kayalığı görüp üzerinde dolanması, oyalanması, kendini avutması sosyal örgülerin ağırlığına dayanmaktadır. Oysa burada bir tuzak mevcuttur, final tuzak. Uçurum olarak yansımasının nedeni, sosyal örgülerin sana yapay bir zemin vermiş ve seni örgülerinin arasına örmüş olmasından kaynaklanıyor. Bu durumda sen örgüdeki bir desensin sadece, diğer desenler gibi. Usturayla keseceğin bu örgü ağı seni uçuruma salacaktır. Sosyal teranelerin beklenen final korkusu budur elbette. Oysa Hiç’in yaratıcı aklı tam da bu durumda asıl uçurumun örgü olduğunu gösterecek sana ve o ana kadar bütün bir ömrünü uçurumda tükettiğini öğretecektir. “Düşeceğim” değil, “çıkacağım” olacaktır sözün o an.

Son tümce: Biricik’in yalnızlığı Tanrı’nın yalnızlığına eşdeğerdir.

H. İbrahim Türkdoğan

BAŞLIKLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Türk Edebiyatının ‘En İyi 40 Şeyi’

Aylık edebiyat dergisi Notos'un yaptığı ankete katılan 181 yazar, Türk edebiyatının 'En İyi 40 Şeyi'ni belirledi. NOTOS Edebiyat dergisi, yeni sayısında, Türk edebiyatının 'En İyi...

Melankolik Gıcırtılar

hazin aşklarımın melankolik gıcırtılarıdır gecenin kasıklarından öpüp-geçen şarkılar zaman geçtikçe çığlıkları yükselir bir sigara tüttürür yalnızlığım ve alışkanlıklarımın kompleksi nükseder odamda volta atarım.. dün tiyatroda tanıştığım hatunu çağırsam işe yarar mı beni nasıl avutabilirler yazdığım...

Zettel: “Dil Oyunları”nın Gerçekle İmtihanı

Wittgenstein okumalarını belli aralıklarla daha önce de yapmıştım özellikle kendisi hakkında yazılan makalelere, film ve belgesellere de göz atma fırsatım olmuştu. lakin Zettel yeni...

Camus’ün Bilinmeyen Yönleri

20. yüzyılın en güçlü yazarlarından Albert Camus’ye ait yeni belgeler ve fotoğraflar yayınlandı. Kızı tarafından yayına hazırlanan kitap Nobel ödüllü yazarın bilinmeyen yanlarına ışık...

Korkuyor

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor,...

Spiritüel Aforizmalar

Ruh, sonsuzluğun bedensiz sürüklenişine tanıklık eder. Şunu unutmayın ki karanlıktan ve onun içine gizlenmiş gerçekten hiçbir zarar gelmez. Fedakarlık ve acının birlikteliğine tekamül denir....

Behzat Ç. Ekranlara mı Dönüyor?

İddiaya göre, Behzat Ç. adlı dizi internet üzerinden, sansürsüz bir şekilde yayınlanacak. Türkiye'de televizyon tarihinde en çok konuşulan diziler arasında yer alan Behzat Ç.'nin yeniden...

Alın Yazısı ve Hürriyet

Alın yazısı, alınlarımıza zorla yazılmış şeyler değildir. Biz, her birimiz, kendi isteklerimizle geliyoruz dünyaya. Alın yazısı denilen şeyler, bizlerin dünyaya gelmeden önce, Ruhsal Dünya'da...

Hep

bu şehir bu şehir, bu şehre yakışmıyor sen olmayınca sen olmayınca henüz taze birer mezar oluyor sokakları, geçtiğim veyahut süründüğüm en çok bu şehir bir numara büyük geliyor...

İçki

Sanıyorum bizim kuşaklarla birlikte ozanların, yazarların, sanatçıların içki tüketiminde önemli bir artış oldu. Ama içki üstüne unutulmaz bir şiir yazıldığını söyleyemeyeceğim. Orhan Veli'nin "Bir...

Boşlukları Doldurun: Cemaat Dile Geldi Beyler

Kulağına ezan okunan her çocuk şairdir: Müzeyyen: Çocukluğumuz eskiyor beyler… Gidelim buradan? Ne olur kendimize gidelim. Kendimizden geçmeden kendimizin olalım. Ne olur? Ne… Deneyelim en...

Bir Sürü Delikanlıya Dostça Öğütler

tibet'e git deveye bin incili oku ayakkabılarını maviye boya sakal bırak kağıttan bir kanoyla dolaş dünyayı the saturday evening post'a abone ol çiğnerken sadece sol tarafını kullan ağzının tek bacaklı bi kadınla...

Denemeye Değer

Klavyenin başına geçtim. Bir iki yazı denemesinden sonra ne yazacağıma karar veremeyip hepsini sildim. Sonra aklıma gelenleri gelişigüzel karalamaya karar verdim. Siyasetten uzak… Gündelik kaygılardan uzak… Bu arada güncel...

Soruların Etnik Çıkarımı

Onca beklediğin zamana inat, beklemediğin bir anda gelir o tüm beklentilerin. Görmezsin, onları fark ettiğinde gitmişlerdir. Umudun getirdiği aptal cesaretiyle, sen yine beklersin o...

Yokluğun Peygamberi ve Olmayana Öğütler

Yokluk... Eksiksiz bir konfor. Çok iyi. -Hayır değil. Olmayanı sevmemeli, özenmemeliyiz. Cümlelerin zehir gibi. O halde insan iyidir. -O da hiç olmadı ki. Henüz olmamışları özleyemeyiz. Bilmem… Kim...