Uygar insan olmak bir diploma sahibi olmak ve bilgi biriktirmiş olmaktan öte bir yaşam tarzıdır. Bu açış konuşmasında uygar insan olmanın ölçütlerinden söz edeceğim. Zira uygar insan, insanca yaşamanın ne demek olduğunu bilir ve o yönde ilerleme sağlamanın yöntemlerini hem araştırır hem de uygular.
Uygar insan her şeyden önce düşünen, sorgulayan ve doğru olanı yapmaya çalışarak yaşamında gelişme sağlayan insandır. Sorgulamanın ise iki boyutu vardır. Birincisi, aktarılan bilgileri ezberleyip nakletmek yerine, onların nedenini ve amacını soruşturmaktır. Yani, nakilci değil, akılcı olmaktır. İkincisi, karşımızdakini değil kendimizi sorgulamaktır. Zira her davranışımızın ve ağzımızdan çıkan her sözün sorumlusu biziz. Başımıza gelen nahoş ve üzücü olaylarda da kendi payımız vardır. Bu pay az veya çok olabilir ama her olayda payımızın olduğunu ve bir miktar sorumlu olduğumuzu asla unutmayalım ve daima davranışlarımızı sorgulayalım.
Kendini sorgulayan insan kendini kontrol etmeyi de başarır. Kendini kontrol etmeyi başaran insan ise çevresiyle bütünleşir. Çevreden kasıt hem sosyal çevre hem de doğal çevredir. İnsan sosyal bir varlıktır. Bir aile sahibidir ve sosyal bir çevre içinde yaşar. Okul çevresi, iş çevresi ve arkadaş çevresi vardır. Kendini sorgulayan ve kendini kontrol etmesini bilen insan sosyal çevrede faydalı ve aranan bir insan olur. Uygar insan hem faydalı hem de paylaşımcıdır. Uygar insan kıskanç olmaz, aksine başarılı olanları destekler ve onların başarılarına katkıda bulunur. Uygar insan şiddetten hoşlanmaz. Karşı cinse saygılıdır ve asla şiddete başvurmaz.
Uygar insanların yarattığı kültüre uygarlık denir. Uygarlık hem yerelliğe hem de evrenselliğe önem veren bir yaşam tarzıdır. Yerel kültürün korunması dünyada farklı görüşlerin ve inanç sistemlerinin bulunmasına ve var olmasına katkı sağlar. Zira günümüzde küresellik adı altında birçok kültürel değerler yok olmakta, baskın dillerin etkisiyle yerel diller de kaybolmaktadır. Uygar insan hem doğal çevresine hem de yerel kültürüne saygılıdır. Fakat korunmacı ve bağnaz değildir. Bu açıdan dünyada olup bitenleri küçümsemeden, genel dünya kültürünü de içselleştirmeyi başarır. İçselleştirme teslimiyet veya hayranlık değildir. Türkiye’de batı hayranlığı ve batı özentisi aşırı boyutlara ulaşmış durumdadır. Uygar insan kendi ana dilini korumayı önemser ve yabancı kökenli sözcüklerin dilini yozlaştırdığını bilir. Bu açıdan uygar insan alacağı kararların uzun vadeli etkilerini hesaplayabilen ve doğru karar almak için uzmanlara danışmaktan çekinmeyen kişidir.
Uygar insanın bir diğer özelliği de yaratıcı olmasıdır. Zira uygarlık yaratıcı insanların omuzlarında yükselmiştir. Yaratıcılık, risk almayı de içerir. Her yeni akım veya yeni görüş önce tepki ile karşılaşır. İnsanların büyük çoğunluğu tutucu ve korunmacıdır. Yeniliklerden korkar ve yeniliklere uyum sağlamakta zorlanır. Bu bakımdan her yenilik önce görmezden gelinir, ardından alay edilir, ardından saldırılır ve en sonunda kabul edilir. Uygarlığın bu dört adımda geliştiğini söylemek yanlış olmaz. Gerek felsefi fikirler, gerekse bilimsel ve hatta sanatsal akımlar bu dört aşamaya göğüs germeyi başarmış cesur insanlar sayesinde yerleşmiştir. Risk alan insan bugünkü işini yarına bırakmaz. Risk almak anda gerekeni yapmaktır. Eğer insanların onaylamalarını beklerse, güveni kırılacak ve amacına ulaşamayacaktır. Ancak önayak olmak ve daha önce ziyaret edilmemiş düşünce alanlarına doğru yol almak uygar insanın en büyük özelliğidir.
Doç. Dr. Haluk Berkmen