yazar profil sayfası
Doç. Dr. Haluk Berkmen
1942'de İstanbul'da doğmuştur. 1966'da İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, Fizik-Matematik Bölümünden mezun olmuş, 1970'de İsveç, Lund Üniversitesi, Teorik Fizik Kürsüsü-Nükleer ve Atom Enerjisi alanında doktora almıştır.
1970 - 1980 arası ODTÜ Fizik bölümünde öğretim üyeliği yapan Berkmen, 1979'da Yüksek Enerji Fiziği dalında doçent olmuştur.
1980 ile 2002 yılları arasında Viyanadaki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansında çeşitli görevler yaptı ve 30 Eylül 2002'de Birleşmiş Milletler UAEA'dan emekli olup İstanbul'a dönmüştür.
Yerli ve yabancı birçok dergide çeşitli konularda onlarca makale yayınlamıştır. Üniversite seviyesinde yayınlanmış Fizik ders kitabı bulunmaktadır.
Yıllardır İlkin Türkçe, felsefe, sufizm, ezoterizm ve spiritüalizm konularında araştırmalar sürdürmekte olup değişik konularda konferanslar vermekte ve makaleler yayınlamaktadır.
29 YAZI YAZDI
0 YORUM YAPTI
Doç. Dr. Haluk Berkmen
Gerçeklik Hakkında
Gerçeklik, ne türevi ne de bağımlı olmayan ancak hayal gücümüzün veya bilincimizin dışında mutlaka var olan bir şey olarak tanımlanır. Ama bilincimizin dışında var...
Doç. Dr. Haluk Berkmen
Vikinglerin Kökeni
31-Ağustos tarihli yazımda Viking dili hakkında bilgi verdim ve bir kısa Viking yazısını 6 yıl önce yorumlamıştım. Yazıda geçen boynuz sözünün anlamını açıkladım. Gerçekten...
Doç. Dr. Haluk Berkmen
COVID-19 Salgını: Tinin Yabancılaşması
2020 yılının Mart ayında başlayan COVID-19 salgını insanların yaşam tarzında ve tininde derin etkiler yaratmıştır. Genelde tin ile ruh kavramları eşdeğer sayılsa da, tin...
Doç. Dr. Haluk Berkmen
Özgürlük Üzerine
Korona virüsünün tüm dünyayı etkilediği bu günlerde özgürlük üzerine düşünmekte yarar vardır. Evde kalmaya mecbur olduğumuz şu sürede, özgürlüğümüz de bir miktar kısıtlanmıştır. Özgürlük...
Doç. Dr. Haluk Berkmen
Görüngübilim Felsefesi (Fenomenoloji)
Görüngübilim felsefesine göre nesneler maddi olmaktan çıkmış, düşünce ürünlerine dönüşmüşlerdir. Nesnelerin duyularla algılandıkları gibi değil, birer bilinç ürünü olarak, bilinçte şekillendikleri savunulur. Tüm değer...
DÜŞÜNMENİN spotları
Alain Badiou “Wittgenstein’ın Anti-Felsefesi”
Anti-felsefe en genel ifadeyle, herhangi bir felsefe yapma tarzının negatif yönlü yorumu ve eleştirisi olarak karşımıza çıkar; başka bir ifadeyle, kanıksanmış/yerleşmiş bir felsefe yapma tarzının ters çevrilip özgün haline dönüştürülmesini betimler. Burada eleştirilen şey önce metot sonra doğal olarak içeriktir: “anti” vurgusu ise filtreleme/ayıklama sürecine işaret etmektedir....
Dionysios Thraks “Gramer Sanatı”
Antik Yunan, birçok alanda olduğu gibi gramerin de gelişimi açısından önemli bir dönemin adıdır. Dönemin büyük filozofları dilin doğru kullanımını ve gramer sanatının inceliklerini vurgulayan ve önemseyen bir kültüre sahipti. Bu bağlamda Antik Yunan, dilbilgisinin ve gramer sanatının gelişiminde önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilir. Yunanlar,...
“Almanya’da Din ve Felsefenin Tarihi Üzerine”
Din ve Felsefe ortak kaygılarla yola çıkan iç içe geçmiş tarihiyle kardeş gibidir. Her coğrafyada olduğu gibi bu kaygı (insanın ihyası) Almanya’da da fazlasıyla görülmektedir. Özellikle Martin Luther King bu (16.yy) dönemde etkin rol oynamıştır. Özellikle Almanya, tarihsel planda Hristiyanlık üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Katolik Kilisesi'nin...
Dışavurumcu Dönem ve Sovyet Sineması: Örnekleriyle Kısa Bir Girizgah
Sinema, düşüncenin yürüdüğü yollardan yürür ve kendini bu şekilde belirler. İnsan düşüncesinin ayak izlerini takip eden sinema tarihi ve diğer alt şubeleri aslında düşüncenin gelişimiyle paralel olarak şekillenmektedir. Sinema teorisinin gidişatı incelendiğinde görülecektir ki sinema düşüncenin çocuğudur, dolayısıyla düşüncenin türevlerinden ve dışarıya doğru uzanımlarından ilham alır, sonuçta...
“Mantıksal Atomculuk Felsefesi” Russell’ın Gerçekçiliği
Mantıksal Atomculuk, 20.yy’da ortaya çıkmış modern mantık ve dil felsefesinin önemli bir uzantısıdır. Bertrand Russell ve Ludwig Wittgenstein gibi filozoflar tarafından geliştirilen bu felsefi yaklaşım, mantık ve dilin temel yapılarını atomik (bölünemez-yalın) parçalara indirgemeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla “Mantıksal Atomculuk” okulunun felsefenin analitik şubesine büyük katkı sağlamış olduğu ve...
“Felsefe Tarihi” Bir Umberto Eco Geleneği
Felsefe tarihi, bilinenin aksine ‘kronolojik’ olarak sıralanmış düşüncelerin ya da okulların bulunduğu basit bir dizgeden ibaret değildir. Bu bağlamda felsefe tarihini sistematik olarak derlenmiş Düşüncelerin Deposu olarak görmek tekdüze ve sığ bir görüşün doğal sonucudur. Sığlaşma, düşünce, felsefe ve tarihi ayrı görme alışkanlığının doğal sunucudur. Buradan hareketle...
“Fenomenoloji: İlk Temeller”
“Fenomenoloji: İlk Temeller” bir giriş kitabı gibi görünse de içerik olarak oldukça tatmin edici bir metin. Fenomenolojinin temel kavramlarını ekolün önemli filozoflarıyla tartışarak fenomenolojinin psikoloji ve sosyolojinin radarına takılan akademik pratiklerine de yer veren rehber bir metin olma özelliği taşımaktadır. Kitap 3 bölümden oluşmaktadır, Birinci bölümde fenomenolojinin...
“Tractatus Logico-Philosophicus” 1 ile Başlayan Önermeler
Tractatus Logico-Philosophicus bir mantık kitabı ya da özgün bir felsefe yapma şekli gibi görünür. İçsel kuruluşu, ayrıksı-ciddiyeti Tractatus'u özgün yapmaz. Tractatus'un özgünlüğü akademik ciddiyetsizliği ciddi şekilde alaya almasından gelir. Tractatus şeyleri olduğu gibi bırakıp hiçbir felsefi problemi çözme yoluna gitmez, üstüne üstlük filozofa görev biçer: “Dil, dünyanın...
Hayat ve Sanat Üzerine
Yazmayı en sevdiğim konulardan bir tanesi de Hayat ve Sanat uyumu hakkındadır. Evrenin içinde en uyumlu ve paralel olabilecek başka ikili zor bulunur.
İnsan, ne kadar entelektüel kapasitesini arttırır ve sonra da hayata dönerse bu ikilinin uyumunu o kadar net görür. Yaşam telaşından dolayı anda kalamayan herhangi bir...
Çoğu Kez Bir Tanrı Kurtarırdı Beni
Çoğu kez bir Tanrı kurtarırdı beni
Bağırışlarından ve değneklerinden insanların,
Sonra oynardım güzelce ve güvenle,
Korudaki çiçeklerle,
Ve havası göklerin
Oynardı benimle.
Ve nasıl sevindirirsen
Yüreklerini bitkilerin,
Sana uzattıklarında
Narin kollarını,
Sevindirirdin yüreğimi öyle,
Baba Helios! ve, Endimion gibi,
Sevgilindim senin,
Kutsal Luna!
Ah, tüm siz sadık
Dost Tanrılar!
Bir bilseydiniz,
Ruhum nasıl severdi sizi!
Elbette o zamanlar çağıramazdım
Adınızla sizi, ve ne de sizler beni,
Birbirlerini...
Ders’in Neliği-Nasıllığı Hakkında Bir Soruşturma
"Ders nedir" sorusuna verilen cevaplarda şu unsurlar bulunur: Öğretici, öğrenci ve sınıf. Bunların tesadüfen bir arada olduğu mekânsal-zamansal birlikteliğe de "sınıf" denmektedir. Bizim burada amacımız bu gibi sıradan tanımların gereksiz tekrarlarını yapmak değil. Bu zırvalıkları sözüm ona eğitim danışmanları ve pedagoglara bırakalım.
İmdi ‘bir ders tasarımı ve bir...
“Çocuklarını Yiyen Satürn”
“Çocuklarını Yiyen Satürn” iki ünlü tabloyu temsil eder. Tablolardan ilki Peter Paul Rubens, ikincisi ise 1819’da Madrid’de dünyaya gelen Francisco Goya tarafından yapılmıştır. Goya’nın, evindeki yemek odasına çizdiği altı resimden biri olan bu tablo, Satürn’ün çocuklarını yiyişini ve Jüpiter’in tahta geçişini simgelemektedir. Aslında resimde kendi çocuğunu öldürdüğü...