En Karanlık Şey

Platon’un mağarasının içinde zincirlerle oturan köle belki ölümü düşünememiştir. Çünkü ölümü düşünemeyen hayatını yaşayamamış, güzel kokuları burnundan içeriye aktarmamış, dilinde güzel bir tat hissetmemiş ve güzelliklere dokunmamıştır. Ölümü düşünemeyen kim olduğunu da düşünmemiştir. Köle için her şey koca bir hiçlikten ibarettir. Hatta ellerinin niye bağlı olduğunu bile düşünemez duvarda ki gölgeler artık onun bedeniyle birleşmiş, fikirlerini öldürmüştür. Düşünce sistemi sadece onun orada var olduğunu bile unutturup sadece bir çift gözü duvarda ki karartıları seyretmek için var etmiştir. Gördüğü her gölgede sorgulanmayan bir yaşam tarzını benimseyen köle, bütün yaşamsal duygulardan arındırılmıştır. Onun için aşk bir anlam ifade etmez. Ya da boynunda paslanmış zincirin teni ile arasında ki ilişkinin boyutunu ve rahatsızlık veren acının rengi. Mutluluk onun dünyasında yoktur, hüzün elleri ile toprağa gömdüğü bir duygudur. Yaşamı için vicdan azabı da çekmez. Ahlak ve erdem duvardaki gölgelerdir. Onun yaratılışı sadece duvarda ki gölgeleri görmek içindir. Robotik bir yaşama sahiptir. Kafasında düşüncelerin anlamsızlığı onu koca bir hiçlik içinde döngüsel bir yaşama mahkum etmiştir.

Böylesi bir dünyada yaşam, gösterilmek istenen görünümlerle donatılmıştır. Görülmek isteneni görürsün ve görünmek istenilmeyen gerçeğin üstü gölgelerle kapatılmıştır. Yaşamın içi boşaltılıp sana sunulduğu gibi tüketmeye başlarsın. Böylesi bir dünya da Platonun modernleşmiş mağarasında, üstü kapatılmış gerçeklerle bize bir yaşam tarzı sunulur. Biz de özgür olduğumuzu düşünen modern köleler kategorisinde bulunmaktan habersiz yaşarız. Bu simülasyon yaşamda kimin tarafından yönlendiriyoruz ve kimin mağarasında olduğumuzun farkında değiliz. Ve belki gördüklerimizin hepsi bir yansımadan ya da bir gölgeden ibaret kim bilir!

Onun için aptalca ölmekten korktuğumuz kadar, doğal bir ölümden korkmayalım. Yüz yıl önce varlığımız yoktu ve yüz yıl sonra da olmayacak. Bu zaman cetvelinin üzerinde hayat dediğimiz kavramı anlamlandıran tek şey hissettiğimiz şeyler oldu. Ve bu hissetme duygusu da yok olacak. Ve biz yokluktan yokluğa doğru ilerlerken gerçek yokluğun hissine varmak için dokunduklarımızı da kaybedeceğiz. Ve biz bomboş bir çemberin içinde uzun bir siyah yolun, karşımızda duran küçücük iğne deliğinden sızan aydınlığına varamayacak hayallerimizde kalacağız. Ölüm dediğimiz şey bir aynanın ışığında gölgede kalan yerdir. Ve o aydınlığa muhtaç olan ruhlarımız, gözleri yukarıda hep siyahlar içinde kalacak.

Köle bedenlerimiz, ruhlarımızı özgür bırakmalı. Karanlık bir mağarada gölgeler karşısında oturup hiçbir şey düşünmemek, çürümüş bedeninin mezarlıkta yatması ya da yakılmış bedenin küllere dönmesi gibidir. Bomboş ve uzun bir boşluk karşısında durup bakmak ve hiçbir şey düşünmemek en karanlık şeydir.

Fadıl Aslan

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Hüzün Kıyılarında Akşamlar

hüzün kıyılarında akşamlar sert bakışlar, komşu yürekler bir oyuncağın en yetişkin halinde… parmak uçlarında derin cümleler. hareketsiz, koşmaya meyilliler. sonra aşk kadar, sonra anlatılmamış düşler kadar zaman! boğazımızda nefes kesen bir...

Yasalar Üstüne

Yasalar doğru oldukları için değil yasa oldukları için yürürlükte kalırlar. Kendilerini dinletmeleri akıl dışı bir güçten gelir, başka bir şeyden değil. Mistik olmak işlerine gelir. Yasa...

Deliliğe Çağrı: İnsanlık Savaşı

Varlık + İcap = Hayat Sağlaması: Hayat - İcap = Var'olmak İşte size var olmanın imkansızlığını (acısını) özetleyen denklem. Dikkat edilirse hiç bilinmeyeni yok, varsa da...

Kum Güzeli

En elde edilmemiş şiirdin sen. Kuşluk vakti yazılanlardan… Bıkkın bir rahibin, bir sabah, yorgun bir vezirin akşamın alacakaranlığında muhtemelen yazacağı… Masadan doymadan kalkmış gibi...

Hastalık

Benim hastalığım, hastalıkların en kötüsü, en azılısı, en ağrılısı, en belalısı, en süreklisidir. (Kum hastalığı.) Şimdiye kadar beş altı uzun ve belalı sancı geçirdim. Bilmem...

Kurucu Öğelerin Devinme Yönü

Nesnelerde yoktur bir içsel itim gücü, kımıldatan. Yükseğe çıkaran, ne bir yön var, ne bir yasa Benim anladığıma göre, nesnelerin özünde. Sakın yanılma yanan nesnelere bakarak. Çıkar yığınla...

12 Eylül’e Nasıl Geldik?

12 Eylül 1980 harekâtı, 20. yüzyıl Türkiye tarihindeki dördüncü askerî darbedir. Birincisi 1908 Temmuz'undaki, tarihimizde II. Meşrutiyet olarak bilinen ihtilâldi. Bu anayasal hareketin üzerinden...

Korkmayın Unutuluyor

suya hapsedilmiş bakterilerle güzelleşiyor ölümün en lacivert masumiyet hadisesi; öğrencilerince taciz edilmiş berbat bir ömür lisesi gibi artık üniversiteye hazırlanıyor imparator. katalizöre bir keşke edasıyla yaklaşan azılı vücut önemini...

Zayiatın Tümdengelimsel Varsayımları

... Kesin bir şey vardı. O da, benim yaşamak için her nefes alışımda onu ölüme geri veriyor olmamdı... Zamanın tümdengelimsel bütünlüğünü görmekten gelen şuuru kayıp zihniyetlerin...

Kilitli Kapının Ardındaki Yer!…

Varlığımı korumak için bütün gün kendimle uğraşıyorum. Çünkü varlığımı korumazsam dağılıp paramparça olacağımı sanıyorum. Korkuyla ve sımsıkı kapanıyorum kendime. Kendime sımsıkı kapansam da yine...

Evil Dead II

Tekinsiz bir orman, huzursuz edici bir atmosfer. Etraf karanlık ama tüm korkutucu ayrıntılar görülebilecek kadar da ışıklandırılmış. Gölgeler olmadık oyunlar oynamakta dimağımızda. İnsanın durup...

Şiirin Anlamı

Ataç, şiir üstüne yazar ya da konuşurken, sık sık, "yapı"sözcüğünü kullanırdı; söz gelişi, "Ozan, sözcüklerle bir yapı kurar," derdi. Burada "yapı" sözcüğü ile anlatılmak...

Aldatma Anlatısı

Yıllar sonra aynı yola girmiştik yeniden. Aynı heyecan, aynı coşku ile. Öldürmeye çalıştığı kadar doğmuştum içinde. Bir ışık huzmesi gibiydim. Gözlerini kapatıp kaçmaya çalıştığı...

İdeolojinin Yok-Merkezi ve Transendent Öğenin Çöküşü

Kant fonetik olarak birbirine yakın olup anlamsal olarak birbirine zıt olan iki kavramı birbirinden ayırt etmişti: Transendental ve transendent. Transendental, bir yöntem olup aklın...

Filozoflar ve Tanrılar

Thales'e göre tanrı her şeyi sudan yaratmış bir güçtü. Anaximandros'a göre tanrılar değişik mevsimlerde doğup ölüyorlardı ve sayıları sonsuz dünyalardı bunlar. Anaximenes'e göreyse hava...