Ana SayfaYazarlarKonuk YazarHiçbir Şey İyileşmez: Hoşçakal!

Hiçbir Şey İyileşmez: Hoşçakal!

Ayakta durmayı öğrenmeliyiz. Durmazsak düşeceğiz. Her düştüğümüzde kalktığımız yerden toplayıp kendimize inanmalıyız yine.

Nasıl da klişe geliyor artık bu sözler nasıl da içi boş…

Oysa onlarda biliyorlar hiçbir şey düzelmeyecek, hiçbir şey kendini onaramayacak. Onarsa bile ya bir parça fazla gelir insan ya da eksik… İlk attığımız adım son attığımız adıma benzemez. Aralarında derin uçurumlar bırakır, aralarında derin boşluklar… İnsan kendini açtığı o derin boşluklara doldurmaya çalışır, bir anlam yüklemeye çalışır kendine. Oysa öyle olmaz, hiçbir şey doldurulamaz, hiçbir şey… Bir yerden başlamayacağız. Bir yerden gelmeyeceğiz. Hiç olmayacağız. Hiç konuşmayacağız. Unutmayacağız, bir daha kendimizle yüz yüze gelmeyeceğiz…

Ama yine de iyileşmemizi istiyorlar. İyileşip onların düzenine ayak uydurmamızı onlar gibi giyinmemizi, onlar gibi konuşmamızı ve onlara inanmamızı istiyorlar. Her gün öfkeyle baktığımız aynalara bakıp gülmemizi “evet ben iyiyim” dememizi istiyorlar. Biz onlar gibi değiliz oysa hiçbir şeye bağlı değiliz biz. Yaşamın bir hata olduğunu defalarca söyledik, inanmadılar bize. Delirdiğimizi söyleyip üstlerinden attılar bütün sorumlulukları. Artık biliyoruz ki kötü bir çağın ellerindeyiz. Bir virüs gibi hastalık bulaşıyor bedenimize, bunalıyoruz bu değişememenin içinde. Bu küflenmiş  düzenin içinde ruhumuzda küfleniyor. Duymuyoruz kendimizi…

İnsan nereden düştüğünü bilmiyor, kendini nerede kaybettiğini, unuttuğunu. Sonra küçük bir iz gibi kalıyor insanın üstünde yaşadıkları. Bir türlü kurtulamıyor bir türlü atlatamıyor. Bir fotoğrafa sığdırmaya çalıştığı kişi kendisi değilmiş gibi her gün biraz daha unutuyor kendini. Yüzünde ömrünün yarısında açılan o çizgiler yok oluyor. Kapanıyor bazı şeyler ama insanın içi öyle değil, kapanmaz…

Bunları unutmamızı söylüyorlar, kendileri hep mutluymuş gibi davranıp iyi olmamızı bekleyenler var dışarıda ama biz iyileşmeyeceğiz. Onlarda hiç iyi olmadılar aslında. İyi olmak için hiçbir nedenimiz yok. Bizi bırakmıyorlar. Çünkü bırakırlarsa kendi gerçekleriyle de yüzleşeceklerinden korkuyorlar. Bunalıyoruz kalabalıkların içinde ama onlar hala bizi bırakmıyorlar. “İyi olmalıyız, iyi olmalısın yoksa sen burada kalamazsın” deyip duruyorlar. Kendimizi öylece atıyoruz bir çıkmazın içine. Onlar istediği için, onlar bizden iyi olmamızı istedikleri için iyi görünmeye çalışıyoruz. Ama sonra her şey bir kenara çekilince fark ediyoruz ki biz öyle değiliz. Bu karşımızda iyi gibi duran şey bize ait değil yapay bir iyi den başka hiçbir şey değil. Öylece duruyoruz öylece bakıyoruz. Geçmeyeceğini biliyoruz, bizi kandıramayacaklarını da. Bir an önce kendimizi yok edeceğimiz yollar arıyoruz. Çünkü kendimize bu kötülüğü yapamayız. Fazlasıyla farkındayız ki biz tutunamıyoruz. Hayat hiçbir zaman iyi gelmedi bize. Her söylediğimiz kelime kursağımızda kaldı. Hiçbir şeye yetişemedik. Her rüyamız kabusa dönüştü. Her umudumuz umutsuzluğa. Ne aşağıda ne yukarıda ne sağda ne solda. Ortada kaldık, arafta kaldık. Delirdik, çıldırdık, acıdan bağırdık. Acıdan yüzümüzü tanıyamaz olduk. Bambaşka bir şey’e dönüştük her gün yabancılaştık kendimize. Bir adım eksildik kendimize. Yetişmeye çalıştıklarımızı çoktan yitirdiğimizi biliyorduk ama hala uğraşıyorduk hala bir çaba vardı. Sonra işe yaramadığının farkına vardık. Bir şey’in farkına varmak o şeyi geri getirmez. O kaybettiğimiz şeyi onarmaz. Sadece acı verir. Sadece hatırladığımızda derin bir ah çekeriz. Derin bir ah ki bütün ömrümüz boyunca bizi bize sormadan yaratan tanrıya en büyük küfür borcumuzu ödemiş gibi oluruz. Her şey bitecek her şey silikleşecek ve biz de unutulacağız. Bakmayın insanlığın unutmamak için ettiği yeminlere. Yeminler aslında unutmak için verilir. Ve intikam kokar onlar. İntikam üzerinden başka hiçbir hikaye bilmez insanlık, hiçbir şey bırakmaz geleceğe. Yaşamı intikam yeminleri üzerine kuran insanlık eğer vazgeçerse intikamlarından belki o zaman iyileşme ihtimalimiz doğar. Belki o zaman iyileşebileceğimize olan inanç sistemi gelişebilir ama artık ifla olmaz insanlıktan. İnsanlık çoktan öldürdü çocuklarını. Çoktan hazırlandı kendini sona ve kendini yok etmeye.

İyi olmayacağız, iyi olmayacağız, iyi olmayacağız…

Çünkü çoktan kaçırdık… kendimize doğru yol alacak olan seferi…

Ve…

İyileşmeyeceğini bildiği için yeryüzünden kovulan, karanlığa sığınan ruhlara selam, iyileşeceğini düşünen ve kendini kandıran ruhlara HOŞÇAKAL…

Sonya Bayık

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR