Çete savaşlarının ve serserilerin kol gezdiği caddeler… Ve bir efsane; The Motorcycle Boy Rumble Fish, hayata tutunamayanların öyküsünü dillendiriyor.
Rusty James ve abisi anneleri tarafından küçük yaşta terkedilmiştir. Babaları ise alkoliktir. Abisi (The Motorcycle Boy) bu aile faciasına fazla dayanamayarak evi terkeder, döndüğünde ne bir çete lideridir ne de bir kavgacı. Bu seyahat onu çok değiştirmiştir ve hayatın anlamı üzerine düşünmeye başlamıştır. Annesinin terketmesine bile kızamaz hatta hak verir. Çünkü doğduğu sokaklar gerçekten iğrençtir, insanlara farlı bakmayı öğrenir. Kimilerine göre kafayı yemiştir kimilerine göre farklı bir adamdır. Babası ise onun için özetle şunları söyler:
O sadece annesine benziyor, bu yüzden çok farklı ve hayatı farklı bir gözle görüyor. O deli değil, sadece farklı…
Rusty ise abisinden farklı düşünür, abisi gibi sokaklarda saygı görmek istemektedir. Kavga eder, kızlarla takılır, partiler düzenler, kısaca tam bir hoyrattır. Herkese ileride The Motorcycle Boy gibi birisi olmak istediğini söyler durur. Abisi onun idolü gibidir, ama efsane çoktan bitmiştir, abisi onu sokaklardan uzak tutmak ister. İki kardeş arasındaki anlaşmazlıklar böyle başlar.
Rumble Fish, sokakların diliyle konuşuyor. Değişimin ve farklılığın ironisini çok güçlü bir şekilde hissettiriyor. Başrollerinde Matt Dillon, Diane Lane ve Mickey Rourke gibi oyuncuların yer aldığı bir başyapıt. Siyah-beyaz kamerayla sokakların, keşmekeşin ve insan psikolojisinin derinlerine iniyor.
Deliliğin değil farklılığın diliyle konuşan etkileyici bir hikaye…
Can Murat Demir
