Tabut Dolusu Baba

kaba saba bir kasabada
şah damarına rüyaların indiği uykulardan
dört nala bir çığlıkla yetiştim hayata
fiyakalı bir yolun başında ben vardım
babamsa namert bir kalple varamadığım sonunda
çığlık gibi cüssesiyle küçük, küçücük bir tepeciğe omuz vermişti çoktan

bilmezdim insanı kendine döndürenin ve kendine öldürenin
bir tabut dolusu babadan
ve kızlık soyadıyla başbaşa kalmış bir anneden geçtiğini

çocuktum ben
çocuk ve coşkulu bir çokluk
coşkum bir tabutla
çokluğum iki küçük omuzla anıldı ve alındı
o gün bugündür alınıyorum hayata
alınıyorum cevapsız çağrıların ağrısını üstüme

çocuktum ben
yetiştiğim hayatta sadece yetişmelere yetişebildim
bir dağın fiyakasını babamın kasketi yerle bir ediyor
ve hiçbir yağmur babamın ceketi kadar ıslatmıyor
çocuktum ben
bütün yaşlarım bir mezarda asık suratlı güller açıyor
ilk maaşımı sekiz yaşımda aldım. babam hiç görmedi.

İbrahim Baysu

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR