The Sixth Sense: Ölümün soğukluğunu ve bu soğukluğu resmeden nadir yapıtlardan biri…
Bir psikiyatr ve sorunlu bir çocuk arasındaki ilişkiden çok daha fazlasını anlatan bu film, bir hayaletle sığınacak bir kucak arayan sorunlu bir çocuğun garip hikayesini konu edinmekte… Ölülerle yaşayan bu çocuk ve onları sürekli gören bu çocuk ve aslında ne akıl hastası ne de hayal gören biridir. Aslında o sadece korkmuş küçük bir çocuktur. Ve bu korkusunu karşısına esrarengiz şekilde çıkan başarılı psikiyatr (Bruce Willis) ile birazcık olsun yenmek istemektedir.
Filmde ölüm teması bu sıra dışı arkadaşlığın merkezine büyük bir ustalıkla yerleştirilmiş. Ve bunu yaparken seyirciyi de paranoyaklaştıran güçlü bir senaryosu var.
Belki de kariyerinin en iyi performansını sergileyen Bruce Willis, başarısızlığa uğramış bir çocuk psikoloğunun tüm ruh hallerini çok iyi yansıtmış…
Çocuk karakterimize gelince film boyunca yüzündeki karamsar ifade ve boyundan büyük sözleriyle mükemmel bir psikolojik profil sergiliyor.
Bir M. Night Shyamalan mistik öğeleri çok iyi kullanan bir yönetmen…
Film, çok güçlü bir psikolojiyi ve derin bir sezgiyi ön plana çıkarıyor…
Can Murat DEMİR