…
Kaç günlük ömrün kaldı? Bir ömrü bitiren o son nefes bir hayatı içine hapsedebilir miydi gerçekten? Kayıp hüzün mutlulukları etrafa dağılırken onları almaya kimse cesaret bile edemedi. Sığ bir kentin kayıp insanlarıydı çünkü hepsi. Adlarının anlamlarına takılan bildik yaşantılarından ötürü öteye varamayan ezber zihniyetlerdi oradan geçip gidenler. Gözlerinin önündekileri göremeyip göremediklerini gözlerinin önüne getirenlerdi hepsi. Önyargının fenomen olduğu bir devirdeydik artık. Herkesin bildik doğruları vardı gerçek doğruların içinde. Yine zaman geçmez derken geçmişe bakmaya kimse evet diyemedi; çünkü zaman şu anda da olduğu gibi geçmekteydi. Yaşlanma korkusunun getirdiği gençlik hissi hiç bitmesin derken insanlar kırışıklık kremlerine koşuverdi gençlik anıları varken. İstediğimiz şeyler gerçekleşmediğinde bir veda edebilmeyi bilmeliydik bazen. Bırakıp gitmenin getirdiği ağır yükle yolda yürürken yoruluyordu insan. Hayat biriktikçe kazanmamız gerekirken bizler biriktikçe ölüyorduk. Belki de bundandı tüm savuruşum. Büyüme korkum…
Kimi şanslı insanlar şanssızlara göre daha şanslıydı. Basit mantık! Bunun getirisiydi işte her şeye karşı çıkışım. Kimin ne yapabileceğini yine hayat belirliyordu. Yani öyle şaşırmayın o nasıl yaptı diye; çünkü kimine göre kader var oluşumuzun temeliydi. Ben şu an bunu yazıyorsam ya şansımdan ya da şanssızlığımdandı. Bana göre ikisi de umurumda değildi. Dünya o kadar büyük ki herkese aynı eşitliği gösteremeyecek kadar ruhlar barındırıyordu. Herkes aynı havayı solurken insan farklı bir bedende geri bırakıyordu. Farklı olmak gerekiyordu; ama farklar kavramının fark edilmediği bir yerde peki ne işe yarayabilir ki tüm bu farkındalığımız. Birçok anlık seçimlerimizin getirdiği sadakatle insan yaşamını katlediyordu. Hatırı sayılır intihar mektupları hepimize yaşama sevinci getirirken anladım, ne kadar çabalasam da hiçbir zaman tüm bu olan haksızlıklara karşı gelemeyecektim. Bu yüzdendi tüm yapmayışım. İnsan başlarken Tanrı’dan hatalı doğuyordu ne yazık ki. Hiçbir suçumuz yokken kimimiz daha hatalıydık hem de. Hepimiz Tanrı’nın birer yanlış kopyasıyız yani. Çağın getirdiği kadardı beyinlerimiz. Bu yüzden hepimiz beyinsizdik; çünkü çağımız yaşamın en haksız evresini oluşturuyordu her ne kadar geliştiğimizi düşünsek de dünya insanlığın en ilkel dönemini yaşıyordu…
…
Serkan Aydemir