Ana SayfaDENEMEGörünenden Fazlası Medya Analizlerine Giriş (Kitap Özeti)

Görünenden Fazlası Medya Analizlerine Giriş (Kitap Özeti)

Görünenden Fazlası Medya Analizlerine Giriş medya ve iletişim öğrencileri ve iletişimin sosyal boyutlarına eğilmek isteyen iletişim meraklıları için harika bir metin. Oldukça ayrıntılı teknik analizlere, iletişimin insan ve toplumsal boyutlarına, yapılış ve kuruluş şemalarına vd. ulaşabileceğiniz eşsiz örneklemelere sahip bir kitap. Bu bağlamda medya çalışmalarının kendi içinde hangi anlamları taşıdıklarını ve hangi çıkar gruplarına hizmet ettiğini kısaca Görünenden Fazlasının olduğunu bu kitaptan okuyabilirsiniz.

Birinci bölümde, Medyanın neden çalışılması gerektiği üzerinde durulmuştur. Kısaca medya denilen şeyin neden önemli olduğu irdelenmiştir. Bu önem bir kuruntu değildir elbette; geçerli birçok nedeni vardır: bilhassa hitap ettiği alanın genişliği ve maddi anlamda büyük rakamlarla finanse edilmesi vs. bunlar arasındadır. Ayrıca bu denli büyük bir alanın insan ve toplum üzerinde birçok etkisi olacaktır. Dünya görüşümüzü etkileyen medya çalışmaları ve medyanın bizzat kendisi insanın dünyaya anlam ver(e)me(me)si tarafında da oldukça etkilidir. Kısaca medya dünyayı şekillendiren bir aygıttır.

Bir şeyler söyleniyor ama bu söylenilen asıl konunun tamamına tekabül ediyor mu? Medya hali hazırda söylenilenin kısmi bir ifşasını sunar bizlere, bu sorunun ayrıntılı cevapları 2. Bölümde yer almaktadır.

İkinci bölümde, medya üzerinde ‘Nasıl çalışmalıyız?’ sorusunun cevapları üzerinde duruluyor. Bu bölümde özellikle ‘medyanın hangi yönlerine eğilmeliyiz’ ve ‘medya hangi ögelerden oluşmaktadır?’ sorularını soruyor. Ayrıca ifşa edilen anlamın (kodların) ardında başka nelerin gizlenebileceğine dikkat çekiyor. Bu bağlamda medya çözümleme yöntemlerine değiniliyor ve analizlerde kullanılacak teknik ayrıntılara değiniliyor. Teknik detayların gözden kaçırdığı “görünmeyen”in de bir anlamı olduğu vurgulanmaktadır. Bu duruma bazı örnekler sunulmuş ve içerik çözümlemesine “programlarda vahşet sahnelerinin ağırlığı” örneklendirilerek izah edilmeye çalışılmıştır.

Medya kendince enformasyon veren bir aygıttır, bunu yaparken niceliksel bilgiden ziyade niteliksel birtakım kodlar vermeyi amaç edinmiştir. Bunun ardında normal bir sistem bir kartel ya da ortak bir ideoloji yatmaktadır. Medya çözümlemelerinde bu hususlar dikkate alınmalıdır. Teknik detaylar arasında ışık derinliği, kameranın konumu vs. gibi hususlar sayılmaktadır. Bu teknik detayların görünen ve görünmeyen arasındaki ilişkiyi belirlediğini izleyici ya da müşteride algı oyunlarına (yanılsamalara) sebep olduğundan bahsedilmiş medya çalışmalarında “hile” olasılığına her zaman dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu bölümün can alıcı noktasını şu soru üzerine bina edebiliriz: Bir medyada bize her şey gösterilmez ve gösterilmeyen şey genelde ürün ya da hizmetin dışında bir alana aittir, yani politikaya, ideolojiye, -egemen ideolojiye… Bu gizil vaziyet, medyanın içsel ama ifşa olmamış göndermelerine karşılık gelmektedir.

Üçüncü bölümde, iletişimin bir süreç olduğundan bu süreçte kullanılan birçok kavramdan söz edilmiştir. “Medya nasıl çalışılır?” sorusunu sormaya devam edilmiştir. Özellikle kaynak ve gereksinimler, geri besleme, kodlama gibi kavramlar ayrıntılı ele alınmıştır. Medyanın neliği üzerinde yoğunlaşan bu bölümde aslında medyanın bitmiş ya da sonlanmış bir şey olmadığı onun sürekli bir oluş içinde yer alan doğurgan bir süreç olduğu vurgulanmıştır. İşte bu süreç, medya çalışacak kişiye birtakım doneler vermekte ifşa edilen edilmeyen anlamın takibinde işini kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla ne medyanın kendisi ne de ürünün değil asıl peşinde olunması gerekenin anlam olduğunu bize göstermektedir. Medya üzerinde çalışmak, anlam üzerinde çalışmaktır. Bu bölümün son sayfalarında bahsi geçen anlamın nasıl inşa edildiği üzerinde durulmaktadır. Bu anlam ayrıca bize şunu göstermektedir: Medya çalışmak aslında bir metnin deşifre edilmesinden (anlamının ifşa edilmesinden) öte bir şey değildir.

Dördüncü bölümde, medya kurumlarının özlerinde tekel olmaya doğru meylettiklerini ancak bu tekelleşmenin tek bir aktörünün ya da sahibinin olmadığını görüyoruz, bu durumda medya piyasası bir karteldir. Oldukça medya kurumları oldukça büyük sermayelere sahiptirler, ayrıca bu sermaye birçok sektörlerde işler çevirmektedir. Buradan şu erken sonuca varmak mümkündür: Medya ne isterse onu düşünür, giyer ve yeriz. Medya kritik sektörlerde de söz sahibidir dolayısıyla izleyici ya da müşteri her an her cepheden saldırı altındadır. İnsanlar egemen bir kartelin (sistemin) gizli direktifleriyle hareket etmektedirler. İnsanın mimarı olduğu medya yine aynı insanın mezar-kazıcısıdır çünkü tüm sermaye gruplarında olduğu gibi medya patronları da karlarının peşindedir. Marksizm, içselleştirdiği prensipler gereği bu tarz medya kurumlarının kültürel bir üretim içinde olduğunu ve bunu kimseye devretme taraftarı olmadıklarını söylemektedir. Medya bir egemenlik sahası oluşturma gayretindedir bu gayretinin ardında yatan bir başka gerekçe “dönüştürme”dir.

Medya, dolayıma soktuğu her şeyi kendi içsel sürecine dâhil ederek bizimle medya arasına girer ve hiçte özgün olmayan bir içerikle bize kendi sıradanlığını dayatır. Medya, işte bu sıradanlığın ifşa edilmesidir ki sıradanlığın ardında hiçte sıradan olmayan bir potansiyel barındırmaktadır. Bu potansiyel doğal olmayanı göstererek bizi yanıltır ve gerçekle aramıza sahte bir duvar örer. Bu duvarın adı sözüm ona “eğlence”dir. Medya bizi eğlendirirken birçok toplumsal fenomenden de koparmaktadır, örneğin savaş ve yoksulluk vs.

Beşinci bölümde, medya türlerinin üzerinde durulmuş ayrıca medyanın “yinelenme” özelliği sayesinde bazı karakteristik ve temel unsurlar yinelenir ve doğallaştırılır. Bu yinelemelerin kasıtlı olmasa da belirlenmiş bir ideolojik anlama sahiptirler. Bu yinelemeler sayesinde satışlar yükseltilir ve medya cazip hale getirilir. Medya türünün bu şekilde kültürün içine sızması ve toplumsallaşması sayesinde kanıksanması sağlanmış olur. Bu şu demektir: Medya türü ne olursa olsun kendisinde bir kültürleşme hamlesi barındırır, kısaca toplumun bizzat kültürüne ve yaşantısına kendince şekil vermenin zevkini yaşa-t-maktadır.

Altıncı bölümde, bir önceki bölümde bahsi geçen Haberler’in hazırlanış şekli ve özellikle kodun içine entegre edilmesi sürecinden bahsedilmektedir. Gündemi belirleme ya da gündemi oluşturma tabirleriyle nitelenen haberler süreci kurumun kendi kültürünün ve değerlerinin ürünüdür. Haberler de her ne kadar tarafsızlık ilkesini öncelese de bu göreceli bir durumdur. Haberler genelde bir kurumun kodlarını ve göstergelerini yansıtır. Bu bağlamda ilk çıkış noktasından sonra dolayıma girer tıpkı reklamlarda olduğu gibi. Reklamlar da bu bağlamda değerlendirildiğinde salt ürünle alakalı değildir her bir medya dolayıma girdiğinde potansiyel bir kurumsal değerler manzumesi -enjektesidir.

Yedinci bölümde, “anlam iletidir” ilkesinin üzerinde durulmaktadır. Bu anlamda medya kanalından tarafımıza sadece iletinin kendisi gelmez bu ileti anlamı da kapsar. Anlam her bilgi alışverişinde ya da paylaşımında vuku bulan bir etkinliktir. Medya etkinliklerinin her aşamasında aldığımız tek bir şey vardır: Anlam.

Sekizinci bölümde, izleyici ve müşterinin türüne göre medyanın karlılık durumları tartışılmaktadır. İzleyici büyük bir alanı teşkil eder, dolayısıyla pazarlama ve satış rakamları bu kesimin onayına da beğenisiyle alakalıdır. İzleyici hem etkileyen hem de etkiye maruz bırakılandır. Bu durumda medya bir şey söyler izleyici ise tepkisini verir, bu anlamda medya insanı harekete geçiren bir nesne değil de özne gibi telakki edilmelidir.

Dokuzuncu bölümde, medyanın etkilerinden bahsedilmektedir. Özellikle medyanın hangi tür etkilere maruz bıraktığı konusunun üzerinde durulmaktadır. Daha önceki bölümlerde de vurgulandığı üzere medyanın olumlu ve olumsuz etkileri mevcuttur. Bu etkilerin aslında onlara verdiğimiz tepkilerden ziyade anlam üzerinde yoğunlaşması dikkat çekicidir.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR