Ana SayfaYazarlarCansu CanDönüşüm’e Ontolojik Özne Değerlendirmesi

Dönüşüm’e Ontolojik Özne Değerlendirmesi

A) ÖZET

Dönüşüm, Franz Kafka’nın 1915’te yayımladığı öykü türündeki eseridir. Edebiyat dünyası tarafından kabul edilmiş bu eser, sadece edebi anlamda hayat bulan bir metin değildir. Varlık tahayyülü açısından da önemli noktalara metaforik atışlar yapan yazar, hazırladığı bu kurguda küçük burjuva çevrelerinde yozlaşmış bir şekilde yaşamını sürdürmekte olan bir ailenin tragedyasını, ana karakter Gregor Samsa üzerinden, felsefi, psikolojik ve sosyolojik açılardan ele alarak anlatmaktadır. Bu makalenin amacı ise; Kafka’nın Dönüşüm hikayesini temele oturtarak, 20. yüzyılın temel problemlerinden biri olan varlık – özne ilişkisini incelemektedir.

Anahtar Kelimeler: Franz Kafka, Dönüşüm, Varlık, Özne, Gerçeklik, Bilinç, Kartezyen İkicilik.

A) ABSTRACT

The Metamorphosis, is a short story by Franz Kafka published in 1915. This work, accepted by the literary world, is not just a work that comes to life in a literary sense. In this fiction, the author describes the tragedy of a family living corrupt in petty bourgeois circles through the main character Gregor Samsa, taking philosophical, psychological and sociological perspectives. The aim of this article is; to base the story of Kafka’s The Metamorphosis, it examines it the being – subject relationship, one of the main problems of the 20th century.

Keywords: Franz Kafka, The Metamorphosis, Entity, Subject, Reality, Consciousness, Cartesian Dualism.

B) GİRİŞ

Kafka’nın bu hikayesindeki ana karakter Gregor Samsa; toplum düzenine başkaldırarak kendi düzenini inşa ederken diğer insanlar tarafından ötekileştirilip, yabancılaştırılan bir adam olarak karşımıza çıkmaktadır. Kahramanın hikayenin başında, ansızın bir sabah uyandığında kendisini böcek olarak bulması durumu, daha önceden ayak uydurduğu dünya sistemine artık ayak uydurmak istemediğinin ve buna karşı durmak isteyişinin metaforik bir yansımasıdır. 19. yüzyıl filozoflarından Karl Marx’ın “yabancılaşma” kavramıyla yoğun bir ilişki içerisinde olduğu göze çarpan eserde, insanın zihni olarak içine hapsoluşu materyalist bir yaklaşımla gözler önüne serilmiştir.

Bedensel ve zihinsel süreçlerin işleyişini varlık anlamında edebiyatla birleştirip, alegorik bir harmonia oluşturan yazar, hızlıca kaleme aldığı bu eseri 3-4 gün içerisinde bitirmeyi uygun görmüş. Korkunç olarak nitelendirdiği kitabının baş kahramanının günden güne kendi zihni içindeki kayboluşu ve insanların onu görmezden gelerek takındıkları tüm tavırlar, felsefi anlamda ontoloji ve etik kavramlarıyla yakın bir bağıntı içerisindedir.

Dönüşüm geçiren Samsa’nın yeni halini kabul etmeyen ailesi, büyük çapta toplumu temsil etmektedir. Farklılığı ilk etapta sahiplenmeye çalışan fakat sonrasında bunun için daha fazla çaba sarf etmenin yersiz olduğuna kanaat getiren kız kardeşi, insanoğlunun soğuk, gaddar ve vefasız tarafını bizlere anlatmaktadır. Ayrıca, kalabalıklar içinde yapayalnız kalmanın ne demek olduğunu okuyucuya sarsıcı bir şekilde veren Kafka’nın, fikirlerini üstü kapalı bir üslupla dile getirdiğini söyleyebiliriz.

C) BİRİNCİ BÖLÜM

1) 20. YÜZYIL FELSEFE SORUNLARININ TEMELLENDİRİLMESİ

20. yüzyıl felsefe problemleri açısından sıkıntılı bir dönemi kapsamaktadır. 20. yüzyılı anlayabilmenin temel koşulu, 18. ve 19. yüzyılların bilinmesidir. Düşünce ve insanlık tarihi bakımından, hızlı değişimlerin yaşanmış olması sebebiyle bu yüzyıl, tarihe kanlı yüzyıl olarak geçmiştir. 20. yüzyıl teorilerin tartışıldığı bir dönem olmanın dışına çıkarak; iki boyutlu şekilde ilerleyişini sürdürmüştür. Batı düşüncesi sistemi içinde felsefenin temel soru alanını incelemeye çalışan bu yüzyıl, ana başlıklandırma olarak doğa, insan, toplum ve tanrı şeklinde sorgulama çalışmalarına devam etmiştir.

Doğa kavrayışının insan ile birleşmesi sonucunda kartezyen düalizm gibi çatışma türleri ortaya çıkmıştır. Düalizm temelde insanın iki tür cevherden oluşması fikrini ele alır. Burada bahsedilen cevherler maddi ve zihinsel cevherlerdir. Zihin felsefesinin de oldukça üzerinde durduğu bu tartışmada, tartışmanın zihin kısmı daima bulanıktır. Zihin felsefecileri, zihin problemini ruhla özdeştirmeye çalışanlar ve zihni ruhtan bağımsız kılanlar şeklinde bir ayrım yapmak durumunda kalmışlar ancak geleneksel ruh anlayışının terk edilmesi oldukça zaman almıştır. 20. yüzyıl filozoflarından Gilbert Ryle, temelinde Descartes felsefesi yatan bu kartezyen fikre “makinedeki hayalet miti” tabiriyle karşı çıkarak; insanın ikiye ayrıştırılmasında zihni hayalet olarak adlandıran Ryle, maddeyi tek bir töze indirgemenin yanlış olduğunu dile getirmiştir.

1900’lü yılların başında “Mahşerin Dörtlüsü” olarak nitelendirdiğimiz 4 filozof karşımıza çıkarmaktadır. Bunlardan ilki Charles Darwin’dir. Darwin insanın diğer türlerden çok daha ayrı bir tür olduğunu ve canlılar arasında hiyerarşik bir yapının mevcut olduğunu dile getirmiştir. İkinci isim olan Sigmund Freud ise; çalışmaları neticesinde uyku, rüya, bilinç, bilinçaltı gibi kavramlara açıklık getirerek materyalist tutuma çok farklı açılardan bakmaya çalışmıştır. Üçüncü sırada karşımıza çıkan filozof Karl Marx’tır. Marx, insanın kökenini biyolojik unsurlardan çok toplumsal unsurlara bağlayarak, insan doğasını ekonomik ve politik temelli olarak inşa etmiştir. Bu dörtlüde esas karakter olarak karşımıza çıkan isim Friedrich Nietzsche ise yazdığı metinlerle etik, epistemoloji, ontoloji ve teolojiyi; Franz Kafka’nın Gregor Samsa’yı insan üstü bir şekilde böceğe dönüştürmesi gibi, bambaşka bir değişime uğratmıştır.

D) İKİNCİ BÖLÜM

2) GREGOR SAMSA’NIN ONTOLOJİK ÖZNE KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

“Biraz daha uyusam bütün bu olanlardan kurtulabilir miyim?” (Dönüşüm, 2017, s. 20).

Gerçek dünyayla zihin dünyası arasındaki gelgitler, insanın çoğu zaman varoluşunu sorgulamasına sebep olmuştur. Samsa’nın uyandığında kendisini böcek olarak görmesi, onu rüya ile gerçeklik arasında kaldığı ya da durumun sadece bir rüyadan ibaret olduğu düşüncesine itmiştir. Hikayenin devamında bunun bir rüya olmadığını anlayan ve yaşamını bir böcek olarak devam ettirmek zorunda kalan karakterin, zihinsel anlamda pek de bundan etkilenmediğini farkediyoruz. Zira beraberinde Samsa’nın zihni anlamda hala aynı benliği üzerinde taşıdığını ve bu şekilde hayatını devam ettirdiğinin bilgisini bizlere sunan yazarın, dönüşüm metaforunu sadece fiziki anlamda ele aldığını görüyoruz. Burada önemli olan şeyin beden değil de zihin ya da ruh (Hangisinin doğru kabul edildiğine göre bu değişir.) olduğunu vurgulayan Kafka, “Mahşerin Dörtlüsü”nün farklı şekillerde tartıştığı insan konusunu onların getirdiği teorilere dayanarak, varlık ve özne kavramlarını direkt olarak vermeden, edebi dil vasıtasıyla okuyucuya aktarmaya çalışmıştır.

Herkesin beraberinde taşıdığı bir parmaklığın olduğunu söyleyen Franz Kafka’nın parmaklıktan kastı, insanların topluma yansıttıkları ve yansıtmadıkları yüzleriyle, bu yüzleri birbirinden ayıran o  ince çizgidir. Sembolizasyona göre parmaklığın dış kısmında, kendini diğer insanlara toplumun şekillendirmesi doğrultusunda gösteren kişinin birinci yüzü mevcuttur. Fakat kişinin asıl yaşam alanı, öz benliği ya da ikinci yüzü parmaklığın iç kısmında yer almaktadır. Freud’un id, ego, süper ego kavramlarıyla, Darwin’in biyolojik anlamda en üstün varlık olarak ele aldığı insanı birleştirerek yeni bir insan tahayyülü ortaya çıkaran yazar, bunu Gregor Samsa üzerinden ifade etmiştir. Güçlü olanın hayatta kalabileceği fikrini iddia eden Darwin’den yola çıkarsak; karakterin sadece fiziki açıdan güçlü olmasının hayatta kalabilmesi için yeterli bir sebep olmadığını görürüz. Çünkü ruhsal açıdan iyi olmayan ve zihin karmaşası yaşayan kişilerin toplum tarafından soyutlanarak buhrana itilmiş olması demek, o kişinin çoktan kaybettiği anlamına gelmektedir. Ekonomik anlamdaki gücünü elinde barındıran fakat böceğe dönüştükten sonra bunu kaybeden karakter üzerinden; insanın sadece maddi bir sistem çerçevesinde ön plana çıkabildiğini, manevi alanda varlık gösteremediğini ifade edebiliriz.

Gregor’un bir böcek olmasına karşılık zihninin hala aynı işleyişe sahip oluyor oluşu, onun varlık öznesi bakımından iki şekilde ortaya çıktığına delalettir. Hikayenin içinde müzik dinlerken müzikten etkilenmesi, onun hakikat anlamında böceğe dönüşmediğini, sadece maddi anlamda şekil değiştirdiğini göstermektedir. Demek ki töz dediğimiz şey, maddi formu değişse bile kendisi değişebilecek bir yapıda değil. Gerçek hayatta bir böceğin müzik sesiyle kendinden geçmesi ya da müziği ruhsal – zihinsel ayrımla dinleyebilmesi materyalist yaklaşım açısından pek mümkün değildir. Ancak metafiziksel anlamda böceklerin de bir ruhunun olduğunu varsayarsak ve insanların yaptıklarını algılayabilme potansiyelinde bir zihin yapılarının mevcut olduğunu düşünürsek; işte o zaman Gregor Samsa’nın müziği dinlediğinde zevk almasını açıklayabilir hale geliriz.

Gregor’un ölümünden sonra karakterin ağzından herhangi bir cümlenin metin içerisinde yer almıyor olması bizi, bir varlığın öldükten sonra bilinç durumunu yitirdiği fikrine götürebilir. Ölümden sonraki süreçte tözün hakkındaki varlık bilgisi yazar tarafından bizlere ulaştırılmamış ne yazık ki. Bu da demek oluyor ki Kafka teolojik bakımdan, tanrının insanlara bahşetmiş olduğu ahir yaşam hakkında pek bir bilgiye sahip değil. Belki de böyle bir yaşamın söz konusu olduğuna dahi inanmıyor. Bu da bir seçenek. Ancak herhalükarda ölüm sonrasındaki zaman için, hikayede ucu açıklığın mevzu bahis olduğunu söyleyebiliriz.

E) SONUÇ:

20. yüzyıl çerçevesinde değerlendirmeye aldığımız Nietzsche, Kafka’nın tüm eserlerinin fikriyatını oluşturan iki isimden biridir. Diğer isim ise Marx’tır. Nietzsche’ye göre insan salt rasyonel bir varlık değildir. Varlığı acılar, ıstırap ve trajedi temelli olarak, tutku varlığı şeklinde ele alması, tutkunun irrasyonel perspektifle ilişkilendirilmesini sağlamıştır. Rasyonalite üzerine kurulu olan kartezyen özne 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren, ekonomi, politika ve toplumsal süreçlerle incelenmeye başlanmıştır. Eserin değerlendirme kısmında karşımıza çıkan sosyolojik ve psikolojik öğelerin tümü, bu yüzyıldaki Nietzsche ve Marx’ın döneme atfetmiş oldukları fikirlerinden kaynaklı olarak meydana gelmiştir. Onların bahsetmiş oldukları varlık öznesinin formlaşmış hali olan Gregor’un bedenini, bir ten bir et olarak görmemiş Kafka. Samsanın böceğe dönüşmesiyle birlikte bedeninin yalnız maddi anlamda değil, can anlamında da dönüşüme uğradığını söylemek pek de yanlış olmasa gerek.

Hikayedeki dönüşümün üç aşamada gerçekleştiğini bizlere aktaran yazar, birinci bölümde estetik bir duyarlılıkla zamanı ve hayatın gidişatının her noktasını an be an denetlemeye çalışan insanoğlunun durumunu analiz etmiştir. İkinci bölümde ise varlığın başka insanlar tarafından farkedilebilmesi durumunu konu edinmiştir. Varlığı varolanlarla birlikte kabule geçme… Son bölümde de hayatta yaşanılan tüm olayların varlığa nasıl etki ettiği ve bu durumlardan kaçış yolları tartışılmıştır.

Özetle; kitabın içeriğinin varlık ve özne üzerine temellendirildiğini, felsefi ve edebi anlamda farklı teorilere parmak bastığını ve 20. yüzyılın getirmiş olduğu sorunlarla felsefe problemlerini farklı biçimlerde ele aldığını ifade edebiliriz.

(…) Gregor, bazen tek başına kıpırdayacak gücü bulamıyor, bir tarafındaki bacakçıklar boşlukta habire çırpınırken, yere bastırılmış öbür taraftakiler sızlayıp duruyordu. Ansızın babası arkadan, Gregor’u gerçekten esenliğe kavuşturan bir tekme savurdu. Bunun üzerine havada uçtu Gregor, orası burası şiddetle kanayarak soluğu odanın hayli içerlerinde aldı. Derken bastonla itilerek kapatıldı kapı ve sonunda ortalık yatıştı. (…)  (Dönüşüm, 2017, s. 33).

KAYNAKÇA

Kafka, F. (2017). Dönüşüm. İstanbul: Erasmus Yayınları.
Heil, J. (2015). Zihin Felsefesi: Çağdaş Bir Giriş. İstanbul: Küre Yayınları.
Bal, M. (2014). Varoluşçuluk Ve Franz Kafka’nın Dönüşümü. Edebiyat Eserlerindeki Felsefeyi Anlamak. Çizgi Kitabevi, 367-375.
http://www.metinbal.net/metin_yayinlar/varolusculuk_ve_Franz_Kafkanin_Donusumu_metin_bal.pdf
Satır, M. E. (2018). Franz Kafka’nın Dönüşüm’ünde Sosyal Dışlanmışlık Olgusu. Folklor – Edebiyat Dergisi, 24(96), 191-200. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/568860
Ergin, H. K. (2016). Atölye Çalışmalarıyla Kafka’yı Anlamak: Dönüşüm Adlı Esere Disiplinler Arası Bir Yaklaşım Örneği. İdil Dergisi, 5(20), 85-100. https://www.idildergisi.com/makale/pdf/1451317719.pdf
Altıparmak, İ.B. ve Durakoğlu, A. (2016). Franz Kafka’nın Dönüşüm Adlı Eserinin Sosyolojik Açıdan Analizi. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16(2), 171-184. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/526972
Tiryaki, M. Z. (2020). Zihin Felsefesi Ders Notları.
Karataş, Y.C. (2020). 20. Yüzyıl Felsefesi Ders Notları.

Cansu Can

Cansu Can
Cansu Can
4 Ağustos 1999 tarihinde İstanbul Kadıköy’de doğdum. 2022 yılında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümünden mezun oldum. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Adalet Bölümünde ise hala öğrenim görmekteyim. Yazılarımın genel hattını felsefe, mitoloji, ezoterizm, spiritüalizm, sembolizm, edebiyat ve sanat konuları oluşturuyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR