Kapanmayan bir kaç yaram var.
Tekrar tekrar kanayan,
Ve inançla, aylarca,
Evet tam 10 ay önce girdiğim ve
son kez dediğim bu savaştan,
Tekrar yalnız ve mağlup çıkıyorum.
Bunca yıl...
Ben sadece seni özlemiyorum.
Ciğerimi deşiyorlar, gölgeler geçiyor ruhumdan, tenim tenine sesleniyor.
Ben sadece seni özlemiyorum.
Biraz hoş sohbet oluyoruz göğe, biraz kana karışan alkol..
Ben sadece seni...
Yıllar sonra sana yazıyorum.
Sessizliğine, özgürlüğüne
Özgür sandığını tutsak bedenine.
Çok uzun süre zindanda kalışına,
Nefes alamayışına.
Yıllar sonra hala sana yazıyorum.
Yaralarına, içine, ölenlerine
Saygıyla ama sevgisizce.
Yanında olamayanlara, asla olamayacaklara.
Kinim...
Parlak bir ölümün eşiğindeyim. Her yanımı sarmış ölüler...
Yürüyorum mezarıma zoraki adımlarla. Aklımda sadece sen ve küllerle kaplı mezar taşım...
Gece yaratıklarının melodileri eşliğinde ağlamaktan vazgeçiyorum...
haneler
yalnız, sessiz unutulmuş.
haneler,
adı bilinen sokaklarda yok olmuş.
suçluyu bulmak suç sayılırken
doğrularınca acılar doğurmuş
yılların, yolların sancağı
gönül kapılarında anlamsız kalmış.
aşlar pişerken aşkın açlığında
lokma lokma doyan beden
bir anda...
Yaşayan ölülerin ıstırapları onları çığlık atmaya zorluyordu sanki. Bilinmeyen boyutu oluşturan ölü hücreler durmadan çoğalıyordu ve kendileriyle birlikte getirdikleri soğuk çürümüş cesetleri durmadan büyük...