Şafak sökülüyordu yeni güneşin doğuşu gerçekleşirken o bir daha karanlığın toz dumanına sarıldı…
Sonsuzluğun sahrasında doğan çocuğun ellerindeki ıstıraplı yolların izleri, ruhunda yalnızlığın işareti olan belirsizlik ateşi… Şimdi çok uzaklarda insanlığı terk etmişti, yalnızlığını, doğuşuyla getiren güneş insanlığın utanç verici halinden doğmayan vicdanla hesaplaşmalıydı. Perdeler kapanmıştı, gözlerindeki cansızlık gökyüzünün günahkar meleklerine yalvarırcasına teslim olmuştu. Şimdi oynayabileceği oyunlar ve oyunlarını oynadığı insanlar yoktu, günahlarından insanlık için taç yapan melekler vardı karşısında. Artık her şeyin günahlardan doğduğunu oyunların günahlar yüzünden oynandığını anlıyordu.
Kutsallığın ruhuna bıraktığı bir damla günah yüzünden yaşamı boyunca oyun oynayacaktı ve çok kirli bir oyun olacaktı bu. Bir insan olacaktı günahtan yaratılan maddiyat üzerinde yaşamını sürdürecek ve ruhuna bir damla bırakılmış günahı temizlemek için kutsallığın izini bulacaktı. Onu bulduğunda günahlar işleten günahkar bir melek olarak bir damla günah damlasını yeni düşen bir insana hediye edecekti. Günahkarların oyunlarında boğulmak üzere olan yeni bir düşüş yeniden yükselecekti. Bu yükseliş yeniden günah damlasını akıtarak günah işletecekti.
Böylece insanlık kaostan ahenge doğru ilerlemekteydi.
Bonitas non est pessimis esse meliorem…
Ave Ate Maledictum