dağılmış zerreler haneler sessiz
viran bakışlar korkak gözler çaresiz
büyük gelir olmuş üzerimizde durmaz insanlık
yaşamak zor artık inandıklarından kaçarak
ödünç nefesler pay edilememiş
hiç kimse kendinden önce ölmemiş
sevgiye...
İnsanlar eskirken sokak köşelerinde
Çimler yeşeriyordu kaldırım taşları arasından
Kendine hakim olamayan yalnızlıklar çökerken zihinlere
Kuyulardan çekilen geceler yakıyordu kibrit çöplerini
Bir ampulün cızırtısı yankılanırken bir bodrum katında
Şehrin...
Lafta ve rafta
Şair,
masasında
yetmez derin bakışlar
ve sancılı yazı nöbetleri
dizeleri doğmaz bir türlü
şairin
Şakir,
Ehven Kıraathanesi’nde
yudumlar hayatı sıcak sıcak
kafasında hazan, birkaç demet sarı
bir yudum hayat yine
bu sefer daha...
kimin arzuları bunlar
kullandığın zehirler
kalemini sivreltip
kafanı boşalttığın zevkler
yeraltında saklanmaya başladın
kalabalık ve gürültülü bir şehirde
hiçbir şeyi hiçbir zaman
siklemedin çünkü
kendini biliyordun
yalnız olacak
kalabalıktan uzak duracaktın
yıldızlar kayıyordu içinde
gölgesiz, sessiz
kadınlara...
Aşk nedir?
Tanımlanabilir mi?
Metal müzik aşkı nasıl niteler?
…
Eğer müzik akla ve duygunun üst katlarına seslenmemiş olsaydı ona sanat diyemezdik, onu basit gösteri danslarının estetik katına...
Ne kadar dindar bir milletiz değil mi? Ama her nedense burnumuz pislikten çıkmıyor. Riyakarlık, cinnet, cinayet, huzursuzluk... Bu saydıklarımın hemen hemen hepsi şu an Türklerin...