Bir ölümün anatomisi nasıldır? Ben sadece taş ve toprak görüyorum. Bir ölümdür sadece bu kadar öz ve saf olan. Bir ölümdür ki o bizi biricik yapan. Eski bir mezardır sadece gördüğün, gömülmüş umutlar, yapılacaklar hatta rüyalar… Ne oldu sonu peki? Sadece her yanına dolan topraklar, solucanlar… Ve seni daha ne üzebilir ki, hayatın hiçliği, anlamsızlığı kadar.
Ne yazık ki ölüm biriciktir. Ne yazıktır ki acının bitmesidir, ruhun özgürlüğüdür toprağın koynunda. O kadar tatlıdır ki ölüm, rüzgârlar hiç üşütmez seni, soğuk bir mermer seni koruduğunda… Üşümek, hayal etmek, yemek yemek, düşünmek, âşık olmak, tapmak, yaşamak, istemek, arzulamak, sevişmek yasaktır. Her şey vardır ama sen bunu sadece bilirsin; çünkü yasaktır. Ölüm her şeyin yasaklanmasıdır; bu yüzden özgürlüktür.
Ölüm özgürlüğün başladığı yerdir.
Ölüm kapkara bir taşın ne kadar anlam yaratabileceğinin tek göstergesidir.
Ölüm senindir, bizimdir, onlarındır ve tektir, biriciktir.
Söylenmemiş, tadılmamış, yaratılmamış olan tek şeydir.
Dilimizin ve ruhumuzun sessizleştiği tek ülkedir.
O senin…
Ve senin olmaya devam edecek bir sevgilidir.
Can Murat Demir