Eski evler bir bir yıkılıyorken yeryüzünden, bizler sadece betonlara taparız, tanrı sanarak… Evet bir bir yok oluyor tarih, bir bir yitiriyoruz insan hikayelerini. Her ev bir insan demek, her ev bir acı demek, her ev bu yüzden bir hikaye demek… Eski evler yıkılıyor, gözümüzün önünden kayan bir kör kuyu daha hiçlikle dolduruluyor. Onlar ki her mahallenin bekçisi onlar ki her yabancının özlemi… Bu yüzden her yıkılan ev bir ayrılığın öyküsüdür. Her yok olan hatıra bir yaşanmışlığın mezarıdır. Bahçesinde gezindiğim, merdivenlerinde oynadığın, kuyusundan su çektiğin yıllar geride kalırken sen sadece izlersin betondan yapılan insanların sessizliğini, izlersin sadece ki bu ilk değildir, bu sadece yok oluşun habercisidir.
Evler sadece öylece beklemeyi sever.
Beklerler ki birileri görsün eskimiş umutlarını, birileri fark etsin ne kadar anlamlı olduklarını ve ne kadar gözyaşı döktüklerini… Ama böyle olmaz, böyle olmadı hiçbir zaman. İnsan bembeyaz betonların içine gömülmek istedi her zaman, mezarını kazdı çimentonun içindeki asitsi inatla. Yıkılan molozdu belki de ama yine de hiç düşünmedi gerisini. İnsan ne zaman yeniyi düşünse hep yok ediyordu.
Eski evler hep oradaydı ama artık ömürleri biçildi. Her biri kendinden emin bir biçimde intiharına yürüdüler… Çünkü onlar eskiydi ve hala evdiler…
Can Murat Demir
ama mal sahipleri paranın esiri olup yıktırdılar ben olsam yasatıcak adama evimi bedava veririm
Çok güzel söylediniz.
Keşke herkes sizin gibi düşünse, hiç bir anı hiç bir mekan paraya köle edilip yok olmazdı.