Yağmur gibisin. Kısık sesli, korkak bakışlı çocukla el ele kaçan… Bir o kadar şehvetlisin. Eğer bir şiir olacak olsaydın seni yazardım. Şarkı olsaydın eğer seni söylerdim ancak ellerim titriyor. Hava soğuk biraz. Çok ıslağım, çok ıslaksın. Hayır, bir adım daha atma bence. Kelimeler hala çocuk çünkü. Hem dediğin gibi olsun. Hem de diyemediklerin kadar. Gidemediklerim kadar olma. Denizin ortasında tatlı sudan bir fanus misali ol, hem balıktan da farkımız yok, hem çok ölüyüz, hem çok yanlış, çok fazlayız. Belki altın vuruşumu sen yaparsın 24 ayar el işlemeli bir bakırda. Eritilmiş ömrüm kadar çok olursun belki. Belki saf, sıcak gümüş suyu damlar bedenimin en ortasına dudaklarından. Ama ben kendimi çok sen hissedersem ya da sen kendini çok ben… Sana karışmak istiyorum. Sana bulanmak istiyorum. Adına aşk diyemediğim kadar çok, seni seviyorum kelime dizisinin fakirliği kadar umutluyum.
Ekmeğimsin çünkü. Fukaranım belki. Bilmiyorum. Hem hala sen kokuyorum. Tanrı bile elleri bağlı oturuyor. Ütopyayı kuruyorum…
Monarşinin Prensesi… Monarşinin Prensesi…
Kralın, halkın ve pastan hazır. Hem iki teker mesafesinde tüm uzaklar. Bu ülkede bizden başka kimse yok. Canımız yanmayacak. Söz veriyorum.
Hakan Badik