Ana SayfaYazarlarDoç. Dr. Haluk BerkmenKuantum Fiziğinin Felsefesi

Kuantum Fiziğinin Felsefesi

Fizik bilimi doğayı, evreni ve nesnelerin yapısını anlamaya çalışan ve bu çabasını matematik denklemlerle açıklayan bir temel bilimdir. Deney ve gözlemlerle elde ettiği verilerden modeller ve kuramlar üretmeye çalışır. Felsefe ise, varlığı ve varoluşu sorgulayarak, bilgi ve sezgi yardımıyla hem doğayı hem de insanı yorumlayan düşünce yapıtları oluşturur.

İnsanlığın doğayı anlamaya çalıştığı kadim dönemlerde fizik ile felsefe ayırımı yapılmazdı. Doğadaki nesnelerin yapısını açıklamak için, Yunan filozofu Demokritos (M.Ö. 460 – 370) “bölünemez” demek olan atom kavramını ileri sürmüştü [1]. Demokritos’un atom kavramı soyut bir düşünce ürünü olarak uzun süre kenarda kalmış, atomun gerçekten var olduğu deneysel olarak 1905 yılında Ernest Rutherford (1871 – 1937) tarafından kanıtlandığında, fizik biliminin temel kavramlarından birine dönüşmüştür. Zamanla atom parçalanmış, daha küçük temel parçacıklardan oluştuğu kanıtlanmıştır.

Doğadaki nesneleri oluşturan birkaç temel parçacığın bulunduğu görüşü klasik fiziğin ayırımcı yorumunun sonucudur. Klasik fiziğe göre nesne yer kaplar, hacmi ve kütlesi vardır. Oysaki 20. yüzyılda gelişen Kuantum ve Görelilik kuramlarına göre “nesne” denen şey, bir enerji yoğunluğundan ibarettir. Einstein’ın ileri sürdüğü, E=mc2 denkleminde E enerji, m kütle ve c ışık hızıdır. Işık hızı sabit olduğuna göre, kütle ile enerji ayırımı yapmak mümkün değildir. Zira biri değiştikçe diğeri de değişir. Günümüzde temel parçacıkların kütleleri gram cinsinden değil, enerji birimi olan Elektron-Volt cinsinden ifade edilmektedir.

Atom ve atom-altı parçacıkların fiziği olan Kuantum Kuramına göre, klasik fiziğin ilkeleri olarak kabul görmüş olan nesnellik, nedensellik, indirgeyicilik ve yerellik kavramları birer varsayımdan ibarettirler ve mikro dünyada geçerli değildirler. Kuantum kuramının felsefi yorumu yapıldığında, klasik fiziğin dünya yorumundan çok farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Yeni fizik anlayışına göre, gerçeğin hem dış dünyadan hem de düşünceden oluştuğu, zamanın hem var hem de yok olduğu, doğada temel bir belirsizliğin bulunduğu ve hareketlerin süreksiz sıçramalarla geliştiği kabul görmektedir [2]. Dolayısıyla, Aristoteles’ten beri kabul edilmiş olan ayırımcı ya-veya mantığıyla doğadaki nesneleri tanımlamanın yetersiz olduğu, doğayı anlamak için bütünsel bir bakışın ve farklı bir mantığın gerekli olduğu anlaşılmaktadır [3].

Artık bağımsız ve yalıtık nesne kavramı yerine birbirleriyle girişim yapabilen ve ‘dolanık’ duruma geçebilen enerji dalgalarından söz edilmektedir. Dalgaların kesin sınırlarını olmadığından, klasik nesne tanımının gündelik yaşamımızı kolaylaştıran bir varsayım olduğunu kabullenmek zorundayız.  Kuantum biliminin kanıtladığı bu gerçeklik anlayışı, felsefeye de yansımış durumdadır. Doğa nesnelerine ve insanlara ayırımcı bakışla değil, birleştirici bütünsel bakışla bakmak ve yorumlamak gerekmektedir. Bunun için de yeni bir mantığa gerek vardır. Bu mantığa “Hem-Hem” mantığı demeyi uygun görüyorum. Hem-Hem mantığında ‘ya-veya’ ayırımı yerine sadece ‘ve’ kullanılmaktadır. Örneğin “gerçek ya içimizden veya dışımızdan türemektedir” yerine, “gerçek içimizden ve dışımızdan türemektedir” demenin daha doğru bir tanım olduğu anlaşılmaktadır.

Günümüzde gittikçe taraftar toplayan Holistik (bütünsel) bakışa göre, doğada var olan nesneler –canlı veya cansız ayırımı yapılmadan- birbirleriyle varoluşsal bir iletişim ve bütünsel bir ilişki içindedirler.  Holistik bakış yeni felsefi yorumlara kapı açmakta ve hem topluma hem de doğaya yaklaşımı değişmektedir. Bu değişime “bilincin evrimi” de diyebiliriz.

Kuantum Kuramının günümüzde bu derece revaçta olmasının nedeni, bilincimizin (teknolojinin de katkısıyla) evirilmekte olması ve yeni bir paradigmanın oluşmakta olmasıdır [4]. Bu yeni paradigma’da insan ve doğa ayırımı yapılmadan var olanlara bütünsel bir bakışla yaklaşılmakta ve tüm canlı varlıkların ortak enerji alanı içinde birbirlerine muhtaç oldukları savunulmaktadır. Kuantum fiziğinin deneysel olarak da kanıtladığı ‘dolanıklık’ veya eşdeğer olarak sarmallık, zaman ve uzam hakkındaki varsayımlarımızı da alt-üst etmiştir. Belki de yakın bir gelecekte, insanların Kuantum dolanıklığı sayesinde “beş duyu ötesi” haberleşmeleri mümkün olacak, Kuantum biliminin etkisiyle felsefi yorumlar da değişecektir. Postmodern filozofların, doğaya ve insana farklı yaklaşımları, bu yeni felsefi bakışın ilk örneklerini oluşturmuştur [5].

[1] Demokritos ve kadim Yunan felsefesi için “Modern Kozmogoni” başlıklı yazıma bakınız.
[2] Kuantum kuramının zaman anlayışı için “Zaman ve An” başlıklı yazıma bakınız.
[3] Aristo’nun evren anlayışı için “Aristoteles’in Evreni” başlıklı yazıma bakınız.
[4] Gerçeklik kavramı için “Gerçekliğin Üç Boyutu” başlıklı yazıma bakınız.
[5] Yeni paradigma için “Postmodern Filozoflar” başlıklı yazıma bakınız.

Doç. Dr. Haluk Berkmen

Doç. Dr. Haluk Berkmen
Doç. Dr. Haluk Berkmenhttp://www.felsefehayat.net
1942'de İstanbul'da doğmuştur. 1966'da İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, Fizik-Matematik Bölümünden mezun olmuş, 1970'de İsveç, Lund Üniversitesi, Teorik Fizik Kürsüsü-Nükleer ve Atom Enerjisi alanında doktora almıştır. 1970 - 1980 arası ODTÜ Fizik bölümünde öğretim üyeliği yapan Berkmen, 1979'da Yüksek Enerji Fiziği dalında doçent olmuştur. 1980 ile 2002 yılları arasında Viyanadaki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansında çeşitli görevler yaptı ve 30 Eylül 2002'de Birleşmiş Milletler UAEA'dan emekli olup İstanbul'a dönmüştür. Yerli ve yabancı birçok dergide çeşitli konularda onlarca makale yayınlamıştır. Üniversite seviyesinde yayınlanmış Fizik ders kitabı bulunmaktadır. Yıllardır İlkin Türkçe, felsefe, sufizm, ezoterizm ve spiritüalizm konularında araştırmalar sürdürmekte olup değişik konularda konferanslar vermekte ve makaleler yayınlamaktadır.

1 Yorum

  1. Can murat Demir Sağ olsun sık sık paylaşıyor.
    Ben bu yazıları okumayı seviyorum. Derin anlamları sadelik içinde anlaşılır yapıyor. “Holistik (bütünsel) bakışa göre, doğada var olan nesneler –canlı veya cansız ayırımı yapılmadan- birbirleriyle varoluşsal bir iletişim ve bütünsel bir ilişki içindedirler. Holistik bakış yeni felsefi yorumlara kapı açmakta ve hem topluma hem de doğaya yaklaşımı değiştirmektedir. Bu değişime “bilincin evrimi” de diyebiliriz.” (Kuantum Fiziğinin Felsefesi; Haluk Berkmen)
    (Ben de bu yaklaşım değişimini, ‘bilincin kendini bilmesi’ diye tanımlamıştım)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR